Otistik çocuklarda mide-bağırsak sorunları ve çözümleri

1
1365

Bağırsaktaki bakteriler ve mantarlar

Bağırsakta iki tip bakteri vardır. Aerob ve anaerob.
Aerob bakterilerin yaşaması için ortamda yeterli oksijen bulunması gerekir. Anaerob bakteriler ise oksijensiz ortamda yaşarlar ve hatta ortamda fazla oksijen varsa üremeleri iyice yavaşlar. Bağırsakta bulunan oksijen miktarı düşük olduğundan anaerob bakterilerin sayısı daha fazladır.
Bağırsakta bakterilere ek olarak maya ve mantarlar da bulunur.

Normal bağırsak florasının gelişimi

Bebek doğum sırasında vajinadan gelen probiyotikler (laktobasiller ve bifidobakterler) ile karşılaşır. Bebek anne sütü ile beslendikçe normal flora gelişir. Sezaryen ile doğan bebekler dış ortamda bulunan mikroplar ile karşılaşır ve normal flora oluşamaz. Doğum sonrası ilk kolonize olan floradan sağlıklı floraya geçiş uygun beslenme ortamı yaratılsa bile oldukça zordur.

Bağırsakta bulunan bakterilerin %85’i iyi bakterilerdir (probiyotikler). Bunların en önemlileri lactobacillus acidophilus and lactobacillus bifidustur. Mide asitinin varlığı nedeni ile midede canlı bakteri sayısı çok azdır. Lactobacilli (acidopholus) ince bağırsağın üst bölümünde, lactobacillus bifiduslar ise ince bağırsağın alt bölümünde ve kalın bağırsakta mekan tutarlar.

İyi bakteriler bağırsak duvarına yerleşirler ve sayı üstünlüğü ile hastalık yapabilecek bakterilerin fazla üremesine izin vermezler. Eğer zararlı bakterilerin sayısı artıp faydalıları geçerse (disbiyozis) çeşitli hastalıklar oluşur.

Bağırsak geçirgenliği

Normalde bağırsak hücreleri bağırsaktaki her maddenin (özellikle sindirilmemiş gıdalar ve toksik maddeler) kana geçişine izin vermez; yani bir güvenlik duvarı oluşturur. Buna bağırsak sızdırmazlığı denir. Bu koruyuculukta en önemli pay probiyotiklerdedir. Probiyotikler sayı üstünlükleri ile zararlı mikropları kovarak bağırsak duvarına yapışmasını engellerler.

Kötü mikroplar üstünlüğü ele geçirirlerse (disbiyoz) bağırsak duvarını tahrip ederler ve bağırsağın geçirgenliği artar ‘leaky gut syndrom’.

Normal Barsak                        Geçirgen barsak

Bağırsak geçirgenliği değişkendir. Yani bağırsak geçirgenliği artmış ise bağırsak hücreleri tamamen tahrip olmaz, ama aralarındaki sıkı boşluklar gevşer. Bu sırada geçmemesi gereken toksik maddeler de bağırsaktan kana geçer.

Bağırsak hücrelerindeki hasar nedeni ile sindirim yapıcı enzimler (amilaz, laktaz, lipaz vb) azalır, yiyecek parçacıkları iyi sindirilemez.

İlk bakışta bağırsak geçirgenliği arttığı için birçok vitamin ve mineral ve aminoasitin bağırsaktan kana geçmesin kolaylaşmış olacağı akla gelirse de durum tam tersidir.

Birçok vitamin ve mineral ve aminoasitin bağırsaktan kana geçmesi bağırsak hücrelerinde bulunan taşıyıcı proteinlerin sayesinde olur. Bunlar olmadan taşınma çok az olacağından bir yığın besleyici maddenin kana geçmesi de azalır. Otistik çocuklarda bağırsak geçirgenliği arttığında taşıyıcı proteinlerde de işlevsel bozukluklar olur.

Probiyotikler Th1 lenfosit adı verilen bağışıklık hücrelerinin yolunu uyarır. Bu yolun uyarılması mantarlar ve virüslerin vücuttan uzaklaştırılmasını sağlar. Zararlı mikroorganizmalar üstünlüğü ele geçirirse Th2 lenfosit yolu ise aşırı uyarılır; sonuçta bağırsak geçirgenliği artar

Öte yandan bağırsaktan emilmemesi gereken toksik maddeler (parçalanmamış kazein ve glüten parçacıkları ve diğer toksinler), bağırsak geçirgenliği arttığı için, elini kolunu sallayarak kana geçerler.
Bu yabancı maddeleri fark eden bağışıklık sistemimiz düşmanı yok etmek için bütün gücü ile saldırır. Sonuçta iltihap artar, alerjik reaksiyonlar oluşur.

Yabancı maddelerin sayısı o kadar fazladır ki bağırsaktaki bağışıklık sistemi bunların tümü ile başa çıkamaz. Bu maddeler kana geçerek karaciğere ulaşırlar. Karaciğer temizleyebildiğini temizler. Fakat kapasitesinin üzerine çıkan miktarı tekrar kana verir ve bu toksik maddeler başta beyin, kas ve eklemler olmak üzere bütün organlara dağılarak onları tahrip ederler.

Sonuçta astım, egzema, otizm, mültipl skleroz, tiroidit, romatizmal hastalıklar, pankreas yetersizliği, Crohn hastalığı, fibromiyalji, otizm, mültipl skleroz, şizofreni ve çeşitli otoimmün hastalıklar oluşur.

Bağırsak geçirgenliğinin oluş mekanizması

Bağırsak geçirgenliği değişkendir. Yani bağırsak geçirgenliği artmış ise duvarlar tamamen yıkılmaz, ama güvenlik memurlarının sayısı azaldığı için geçmemesi gereken maddeler de bağırsaktan kana geçer.

Bağırsak kapılarının açılıp kapanması kapıda bekleyen güvenlik memurları olan kalsiyum miktarına bağlıdır. Eğer bağırsak hücrelerinde yeterli güvenlik memuru, yani kalsiyum yoksa tehlikeli maddeler içeri sızar.

Bağırsaktaki kalsiyum neden azalır?

İlk neden diyet ile yeterli kalsiyum alınmamasıdır. En önemli kalsiyum kaynakları yeşil yapraklılardır. Ama maalesef birçoğu okzalattan da zengindir. Süt ürünleri kalsiyumdan zengindirler ama fosfor bakımından da zengin olduklarından iyi emilemezler. Yeşil yapraklılardaki kalsiyum/fosfor oranı ise oldukça iyidir.

İkinci önemli neden bağırsaktaki yağların enzim yetersizliği nedeni ile yeteri kadar emilememesidir. Emilmeyen yağlar kalsiyumla birleşerek sabunlaşır ve bağırsaktan dışarı atılırlar. Halbuki kalsiyum normalde bağırsak hücrelerinden salgılanan okzalatı bağırsakta bağlayarak dışkı ile atılmasını sağlar. Kalsiyum yetersiz olunca okzalat bağlanamaz ve fazla miktardaki okzalat kana geçer ve başta beyin ve böbrekler olmak üzere çeşitli organlara zarar verir. Çünkü okzalat oldukça reaktif bir maddedir.

Üçüncü önemli neden D vitamini yetersizliğidir. Yeteri kadar güneşlenmeme ve yağ emiliminin bozuk olması nedeni ile otistik çocukların çoğunda D vitamini çok düşüktür. D vitamini olmadan kalsiyum yeteri kadar emilemez.

Bağırsak florası nasıl bozulur?

Sezaryen doğum, anne sütünün tüketilmemesi, geleneksel fermante gıdaların (boza, kefir, ekşiyebilen yoğurt, sirke vb) az tüketilmesi, çeşitli toksinlere (ağır metaller, antibiyotikler, kimyasal toksinler vb) maruz kalma ve sık antibiyotik kullanılması bağırsaktaki faydalı mikrop düzenini büyük ölçüde alt üst eder.

Disbiyozis

Bağırsak florası bozulduğu zaman (disbiyozis) normal bir kişinin bağırsağında, az sayıda olduğu için hastalık yapma yeteneği (patojenitesi) körelen olan kötü mikroorganizmaların sayısı artar ve hastalık yapmaya başlarlar. Bunların en önemlileri pamukçuk mantarı (Candida) ve Clostridium bakterileridir. Dizbiyozis sırasında ayrıca Blastocystis, Klebsiella, Bacillus türleri, ve Staphylococcus aureus, vb. patojen mikroorganizmalar da hastalık yapabilirler.

Zararlı bakteri ve mantarların çıkardığı toksinler otistik ve diğer hastalarda mental fonksiyon ve davranışlarda bozukluklara (dalgınlık, hiperaktivite, dikkat dağınıklığı, letarji, başağrısı, depresyon, huzursuzluk ve saldırganlık gibi belirtiler) yol açarlar.

Pamukçuk mantarı (candica albicans)

Normalde pamukçuk mantarı (candica albicans) ağızdan makat deliğine kadar bütün sindirim borusu ve vajinanın mukozasında (sümüksel zar) küçük koloniler halinde bulunur. İnsanın bağışıklık sistemi ve adı geçen boşluklardaki faydalı mikroplar pamukçuk mantarının aşırı üremesini engellerler. Bu engellemede en önemli görev probiyotiklerdir. Probiyotikler – onlarla rekabet ederek- mantarların aşırı üremesini engellerler.

Tıp dünyasında ağız kandidiyazisi (pamukçuk) ve vajinal kandidiyazis iyi bilinen hastalık durumlarıdır. Vajinal yolla doğan yenidoğan bebeklerin ağzında pamukçuk olması nadir bir durum değildir ve bu durum doğum kanalından geçerken anneden alınır.

Son yıllarda kandida enfeksiyonunun sadece vajinit ve pamukçuğa neden olmadığı, bu mantardan çıkan zehirli maddelerin bağışıklık sistemini bozarak beyinde ve diğer organlarda hasara yol açtığı anlaşılmaya başlanmıştır. Bu bağlamda kandidaların otizmin temel nedenlerinden biri olduğu da ortaya konmuştur. Kandida enfeksiyonlarının kontrol altına alınması ile otistik çocukların belirtilerinde belirgin düzelmeler sağlanabilmektedir.

Resim 2. Bağırsakta pamukçuk mantarı

Mantarlar bağırsak büklümlerine gizlenerek antimantar ilaçların etkisinden korunabilirler. Bağırsak duvarına yapışan mantarlar çıkardıkları enzimler ile bağırsak duvarının geçirgenliğini artırırlar.
Mantarlar bizatihi kendileri otizme neden olabilirler, ama daha çok görülen otistik tablonun mantarlar ile daha da ağırlaşmasıdır.

Mantarlar nasıl gösterilir?

Bağırsaktaki kandidalar 4 şekilde bulunurlar;
1. Maya ya da tek hücre şeklinde
2. Hücre kolonisi ya da miçel şeklinde
3. Klamidospor ya da kist şeklinde
4. Duvarı olmayan hücre şeklinde

Miçel ve kist şekilleri doku istilası yapacak yetenektedir.

Eğer maya koloni şeklindeyse bağırsak duvarına yapışırlar. Bu nedenle eğer kopmalar olmasa dışkıda bulunmazlar ve bu nedenle de kültürde üremezler.

Başka bir sorun da dışkıdaki mantar miktarının belirlenmesidir. Bilindiği gibi normal insan bağırsağında az da olsa kandida bulunur.

Mantarlar ya da bağırsakta bulunan diğer patojen bakteriler, bağırsakta var olmalarına rağmen dışkı kültürlerinde üremeyebilirler. Bu durum teşhisin atlanmasına neden olur. Bereket ki bu mikroorganizmaların kana geçen yan ürünlerini ve toksinlerini idrarda organik asit testi (Great Plains Laboratory) gibi hassas testler ile saptayabilmek mümkün olabilmektedir.

İdrar organik asit incelemelerinde saptanan mantar ve bakteri metabolitleri

Asitin adı

Mantar (etken adı)

Mantarlar

Citramalic (methylmalic)

5-hydroxymethyl-2-furoik

Furan-2,5-dikarboksilik

Tartarik

Arabinoz

Bakteriler

2-hydroxyphenylacetic

4-hydroxyphenylacetic

HPHPA*

VMA analogu

Saccharomyces

Aspergillus

Aspergillus

Saccharomyces

Candida

Çeşitli bakteriler

Çeşitli bakteriler

Klostridyumlar

Klostridyumlar

*3- (3-hydroxyphenyl-3-hydroxypropionic acid


Bağırsak florasının normale döndürülmesi

Diyet

Bağırsak florasının normale döndürülmesinde en önemli etken un ve şekerden fakir bir diyetin kullanılmasıdır. Örneğin mantarlar şekerli ortamda üreme hızlarını ikiyüz katına kadar artırabilirler. Undan ve şekerden fakir diyetin özellikleri ‘Otistik Hastalar İçin Beslenme Programı’ adlı yazımızda incelenmiştir (www.beslenmebulteni.com).

Glütensiz diyet yapanlar serbest diye glütensiz un, pirinç ve mısırı fazla tüketmektedirler. Halbuki glutensiz olan bu maddelerin de bol şeker (nişasta) içerdiği unutulmamalıdır.

Mantarlar kontrol altına alınıncaya kadar meyve sularını vermemek, ayrıca tatlı meyveleri ve mantar yemeklerini de azaltmak uygun olacaktır.

Bağırsak florasının zenginleştirilmesi

Bağırsak florasının zenginleştirilmesinde önce geleneksel fermantasyon ürünleri (turşu, keçi sütünden mayalanmış yoğurt, kefir, peynir, darıdan yapılan boza, doğal sirke vb) tüketilir. Bunlar yeterli olmuyorsa piyasada satılan probiyotikler preparatlar da diyete ilave edilir.

Hiperbarik oksijen tedavisi (HBOT)

Hiperbarik oksijen tedavisi anaerob (oksijenli ortamda üremesini durduran) mikroorganizmaları öldürürerek bağırsak florasının düzeltilmesinde yardımcıdır. Burada dikkat edilmesi gereken nokta şudur. HBOT sırasında çok sayıda mikroorganizma ölürse hastalarda geçici bir süre hırçınlık ve saldırganlığı artabilir. Bağırsak florası çok bozuk olmayan hastalarda yapılan HBOT’un komplikasyonları ise nadirdir.

Sindirim enzimi tedavisi

Başta ağır metaller olmak üzere çeşitli toksinler enzimleri tahrip ederek bağırsaktaki sindirimi bozarlar. Yağlar, proteinler ve şekerler yeteri kadar parçalanamazlar. Bunun sonucunda birçok vitamin, mineral, amino asit ve diğer besin unsurlarının emilimi azalır. Dışkı yağlı, gazlı ve pis kokulu çıkar. Emilemeyen besinler ve yan ürünleri patojen mikroorganizmaların üremesini artırır. Pankreas preparatları (Creon®) ve probiyotiklerin oluşturduğu enzimler ile sindirim ve emilim bozuklukları azaltılabilir.

Doğal mantar ilaçları

Sarımsak etkin bir mantar ilacıdır. Günde en az 2-4 diş kullanılmalıdır. Sarımsak tabletleri de kullanılabilirse de doğal olan daha çok tercih edilmelidir.

Diğer doğal mantar ilaçları arasında zeytin yaprağı hülasası (3x500mg), çekilmiş kara üzüm çekirdeği (2×1-2 çay kaşığı), kaprilik asit (3x300mg) sayılabilir. Biocidin birçok doğal maddeyi içeren etkin bir preparattır.

Biyotin isimli vitamin (ki bağırsaktaki iyi bakteriler tarafından da üretilebilirler) mantarların maya şeklinden istilacı şekillere dönmesini engeller.

Geçirgenliği azaltan takviyeler

L-glutamin, N-asetil-D-glukozamin, gamma-linoleik asid, balık yağı ve fosfatidil kolin gibi takviyeler bağırsak geçirgenliğinin azalmasına ve bağırsak hücrelerinin onarılmasına yardım eder.

Antimikrobik tedavi

İyi bir diyet tedavisine rağmen bağırsaktaki mantar ve bakteriler hala kontrol altına alınamayabilirler. Bu durumda mantar (nistatin, triflucan, nizoral, ketokonosal) ve bakterilere (metronidazol, vankomisin) karşı antimikrobik tedavi uygulanmalıdır. ,

Mantarlar nasıl tedavi edilir?

Nizoral, ketokonosal, triflukan ve nistatin (Mikostatin®) alan hastalarda ilk 1-2 hafta içinde ölen mantarlara bağlı belirtiler (huzursuzluk, hiperaktivite, dikkat dağınıklığı, saldırganlık, bağırsak belirtileri) görülebilir. “Die-off” reaction (the Herxheimer reaction) denilen bu reaksiyon toksinler temizlenince tamamen düzelir.

Kısa sürede aşırı mikrop ölümünü önlemek için antibiyotiklere düşük dozlardan başlanıp, tedricen artırılır. 2. Haftanın sonunda die-off reaksiyonları hala devam ediyorsa mantar tedavisi değiştirilir. Bu sırada kullanılan DMSA ve n-asetil sistein (Asist®) mantarların üremesini artırabilir.

Tedaviyi en geç 4-6 ay içinde sonlandırılmalıdır. Antifungal tedavileri 6 aydan uzun tutmak böbrek ya da karaciğer komplikasyonlarına yol açar. Özellikle nizoral ve triflukan karaciğer fonksiyonlarını bozabilir. Nistatinin yan etkileri daha azdır.

Mantarda antibiyotik tedavisi etkili olabilse de, mesele tümüyle hallolmaz; çünkü nüksler (tekrarlamalar) sıktır. Genellikle nüksler tedavi bitiminden sonraki ilk bir ay içinde gerçekleşir. Bu nedenle şekerden undan ve fakir diyet ve probiyotik desteği bu aşamada kesinlikle gevşetilmemelidir. Aksi halde hastalık tekrarlayabilir. Hem de tedaviye daha dirençli hale gelirler.

Enfeksiyonlara karşı kullanılan antibiyotik tedavinin sınırlandırılması

Otizmli birçok çocuk bağışıklık sisteminin zayıf olması nedeni ile sık üst solunum yolu enfeksiyonları ve orta kulak iltihabı geçirirler. Maalesef birçok hekim çoğu zaman gerekmediği halde her enfeksiyon için antiyotik kullanmaktadırlar. Antibiyotikler koruyucu probiyotikleri tahrip ederek, üremesi daha önce sıkı kontrol altında olan mantarların aşırı bir şekilde artmasına neden olurlar.

Antibiyotikler kullanıldığında bağırsaktaki bakteriler 1000 kat azalarak, 100 trilyondan, 100 milyara kadar inebilirler. Antibiyotikler faydalı bakterileri öldürünce mantar ve mayaların üremesi de hızlanır; normalin 130 kat kadarına çıkabilirler.

Antibiyotikler kötü bakteriler ve mantarlar üzerine etki etmezler, tam tersine onların üremelerine yardımcı olurlar. Bir tertip antibiyotik bile faydalı bağırsak bakterilerinin neredeyse tamamını tahrip edebilir. Bunlar olmayınca kötü bakteriler ve mantarlar bağırsağı istila ederler. Her antibiyotik kullanılmasında otistik çocukların daha da kötü hale gelmesinin nedeni budur.

Klostridum tedavisi

Klostridium bakterilerinin tedavisinde vankomisin (Vancocin®) ya da metronidazol (Flagyl®) kullanılır. Mantar tedavisindeki ilkeler burada da geçerlidir.

Klostridiumları temizlerken aynı anda mantar tedavisi yapılmamalıdır. Aksi halde yan etkiler artar.

Bağırsak florasındaki düzelmenin olumlu etkileri

Patojen bağırsak mantarları ve bakterileri kontrol altına alındığında hastaların farkındalığı ve göz teması artar, huzursuzlukları ve saldırgan davranışların azalır, beslenmeleri ve uykuları düzelir. Tabii ki bu arada tedavinin diğer unsurları da ihmal edilmemelidir.

KAYNAKLAR

  1. http://www.healing-arts.org/children/antifungal.htm#Yeast
  2. Biasucci G, Benenati B, Morelli L, Besi E, Boehm G. Cesarean Delivery May Affect the Early Biodiversity of Intestinal Bacteria. J Nutr. 2008; 138:1796S-1800S
  3. Bottazzi V. Food and feed production with microorganisms. Biotechnology 1983;5:315–63.
  4. Cave S. Autism in children, Int J Pharmaceut Compd. 2001; 5: 18–19.
  5. D’Eufemia P, Celli M, Finocchiaro R, et al. Abnormal intestinal permeability in children with autism. Acta Paediatr 1996;85:1076-1079.
  6. Furlano RI, Anthony A, Day R, et al. Colonic CD8 and gamma delta T-cell infiltration with epithelial damage in children with autism. J Pediatr 2001; 138:366-372.
  7. FinaroS, Chierici P, Vigi V. Intestinal microflora in early infancy: composition and development. Acta Paediatr 2003; 441:48-51
  8. Finegold SM, Molitoris D, Yuli Song Y et al. Gastrointestinal microflora studies in late-onset autism. Clin Infect Dis. 2002 Sep 1;35 (Suppl 1):S6-S16.
  9. Guentzel M, Herrera C. Effects of comprimising agents on candidiasis in mice with persistent infections initiated in infancy. Infection and Immunity. 1982; 35: 222-8.
  10. Horvath K, Papadimitriou JC, Rabsztyn A, et al. Gastrointestinal abnormalities in children with autistic disorder. J Pediatr 1999;135:559-563.
  11. Knighton DR, Halliday B, Hunt TK., Oxygen as an antibiotic. The effect of inspired oxygen on infection, Arch Surg 1984; 119:199–204.
  12. Rossignol DA. Hyperbaric oxygen therapy might improve certain pathophysiological findings in autism Medical Hypotheses 2007; 68 (6):1208-1227
  13. Sandler RH, Finegold SM, Bolte ER, Buchanan CP, Maxwell AP, Väisänen ML, Nelson MN, Wexler HM. Short-term benefit from oral vancomycin treatment of regressive-onset autism. J Child Neurol. 2000 Jul;15(7):429-35.
  14. Song Y, Liu C, Finegold SM. Real-time PCR quantitation of clostridia in feces of autistic children. Appl Environ Microbiol. 2004 Nov;70(11):6459-65.
  15. Schrezenmeir J, de Vrese M. Probiotics, prebiotics, and synbiotics—approaching a definition. Am J Clinical Nutr 2001; 2; 361S-364S
  16. Torrente F, Ashwood P, Day R, et al. Small intestinal enteropathy with epithelial IgG and complement deposition in children with regressive autism. Mol Psychiatry 2002;7:375-382.
  17. Wakefield AJ, Murch SH, Anthony A, et al. Ileal-lymphoid-nodular hyperplasia, nonspecific colitis, and pervasive developmental disorder in children. Lancet 1998;351:637-641.
  18. William Shaw. Biological treatments for autism and PDD. 2. Ed. The Great Plains laboratory, Inc. Lenexa, 2002

1 Yorum

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz