Tereyağı kadar başınıza taş düşsün!

0
902

Medyada taş devri diyeti yüksek yağ içeriğinin fiziksel aktivitesi fazla olan insanlarda zararlı olmasa da fiziksel aktivitesi az olanlarda koroner kalp hastalığına neden olabileceğine dair yazılar çıkıyor. Siz bunlara nasıl cevap veriyorsunuz?

Bun düşünceler bilimsel verilere dayanmıyor pek. Tabii ki fiziksel aktivitenin sağlık üzerine olumlu bir etkisi var, ama bu sandığımızdan fazla değil. Örneğin Finlandiya’nın Kuzey Keralia yöresinde (Azize Helena kasabasında) izole olarak yaşayan çiftçilerin fiziksel aktiviteleri fazla olmasına rağmen KKH oranları oldukça yüksekmiş. Üstelik yağ tüketimleri çok az olmasına rağmen! Bilin bakalım hangi yiyecekleri çok tüketirlermiş?

Evet neleri?

Un ve şekeri!

Papua Yeni Gine’nin başkenti Port Moresby ve önemli şehri Goroka’da yapılan otopsiler incelendiğinde ilk koroner kalp hastalığı teşhisinin ancak 1964 yılında konulduğu saptanmış. Bu tarihten önceki otopsilerin hiçbirinde koroner kalp hastalığı tespit edilmemiş. 1964 yılından itibaren ülkenin kentsel yöresinde yaşayan kişilerde hastalığın hızla arttığı görülmüş.

Buna karşılık 1990’lı yılların başında geleneksel beslenme tarzlarını (deniz ürünleri, Hindistan cevizi, meyve, kök gıdalar) sürdüren Papua Yeni Gine’nin Kitava adasındaki insanlar felç ve koroner kalp hastalıkları bakımından incelendiğinde, hiçbir adalıda bu hastalıklara ait bir bulguya rastlanmamış.


  1. Lapiccirella V, Lapiccirella R, Abboni F, Liotta S. Enquête clinique, biologique et cardiogra-phique parmi les tribus nomades de la Somalie qui se nourissent seulement de lait. Bull Wld Health Org 1962;27: 681-697.
  2. Day J, Carruthers M, Bailey A, Robinson D. Anthropometric, physiological and biochemical differences between urban and rural Masai. Atherosclerosis, 1976; 23: 357-361.
  3. Ostbye T, Welby TJ, Prior IAM , Salmond CE, Stokes YM. Type 2 (non-insulin-dependent) diabetes mellitus, migration and westernisation: the Tokelau Island Migrant Study. Diabetologia, 1989; 32 (8): 585-90.
  4. Temple NJ. Coronary heart disease – dietary lipids or refined carbohydrates? Medical Hypotheses, 1983; 10: 425-435.
  5. Misch KA. Ischaemic heart disease in urbanized Papua New Guinea. An autopsy study. Cardiology. 1988;75(1):71-5.
  6. Lindeberg S, Lundh B. Apparent absence of stroke and ischaemic heart disease in a traditional Melanesian island: a clinical study in Kitava. J Intern Med. 1993;233(3):269-75.

Akdeniz diyeti için ne diyorsunuz? Batılı bilim adamlarına göre bu diyet kalp sağlığı açısından çok iyiymiş.

Batılı bilim adamları Akdeniz ülkelerinde kalp-damar rahatsızlıklarının seyrek görülmesini birkaç faktöre bağlıyorlar. “Akdeniz ülkelerinde bol zeytinyağı ve bitkisel kaynaklı besin, az doymuş yağ yeniyor, bu nedenle kalp-damar rahatsızlıkları seyrek” diye iddia ediyorlar.

Evet Akdeniz mutfağı sağlıklı ama bu iddia çok da doğru değil. Gerçi otlar ve yeşil sebzeler bol bol yenmekte ama et, balık, sosis, tereyağı, krema ve domuz yağı da diyette sıkça tüketilmekte. Ayrıca peynir tüketimi de oldukça yüksek. Öyle ki Yunanistan’da Girit adasında bir köylü günde ortalama 250 gram kadar keçi peyniri tüketmekte (keçi peynirindeki yağın yüzde 70’i doymuş yağdır).

Bol taze sebze- meyve ve zeytinyağı yemek sağlığımız için iyidir. Fakat buradan doymuş yağdan fakir bir diyet kalp-damar hastalıklarından koruyor diyemeyiz diyorsunuz, değil mi?

Evet tam üstüne bastınız. Örneğin Fransızlar yüksek oranda doymuş yağ içeren bir Akdeniz diyeti uygularlar ama koroner kalp hastalığının (KKH) en düşük olduğu Güney Avrupa ülkesi orası (Buna Fransız Paradoksu da deniyor). Mesela diyetlerinde tereyağı, krema, peynir, ördek yağı, vb. hayvansal yağların aşırı oranda bulunduğu Fransa’nın Gaskonya bölgesinde senede 100 bin yetişkin erkekten sadece 80’i kalp problemleri nedeniyle ölürken, bitkisel yağlar, margarin ve az yağlı ürünler tüketen Amerika Birleşik Devletleri’nde bu oran 100 binde 315.

Bazı bilim adamları Fransız paradoksunu, bu ülkede bol miktarda kırmızı şarap içilmesine bağlıyorlar. Fakat o da doğru değil. Çünkü İtalyanların şarap tüketimi de Fransızlardan aşağı kalmıyor ama onların KKH oranları çok daha yüksek. Herhalde bunun ana nedeni İtalyanların makarnayı, unlu ve şekerli gıdaları Fransızlara göre çok daha fazla tüketmeleri.

Hayatını kolesterol çalışmalarının irdelenmesine adayan Uffe Ravnskov, “Kolesterol Masalları” adlı kitabında kalp-damar hastalıklarının beslenmeyle ilişkisini inceleyen bütün araştırmaları kısaca özetlemiştir. Bu kitapta 1998 yılına kadar olan süre zarfında yapılan toplam 27 araştırma, 34 hasta ve kontrol grubu, 150 binden fazla birey incelemeye alınmış.

Bu kalp hastası 34 gruptan sadece 3 grup, kontrol grubundakilere göre daha fazla hayvansal yağ ile beslenmiş. 1 grup daha az hayvansal yağ tüketmiş. Geri kalan 30 grupta kalp hastalığına yakalanan bireylerle sağlıklı bireyler arasında diyetlerindeki hayvansal yağlar yönünden hiçbir fark bulunamamış.

Doymuş yağların tüketimi ile kalp damar hastalıkları arasındaki ilişkiyi çürüten diğer bir gerçek de şu. 1900’lü yılların ortalarına kadar Batılı devletlerde tereyağı, kuyruk yağı, domuz yağı, hindistan cevizi yağı gibi doymuş yağ oranı yüksek yağlar sıklıkla tüketilmekte idi. Ancak bu dönemlerde kalp-damar hastalıkları neredeyse yok denecek kadar azdı. Hayvani doymuş yağ tüketimi azalıp, doymamış yağ tüketimi arttıkça KKH da arttı.

1900’lü yılların başlarına kadar dahiliye uzmanlarının içinde koroner kalp hastalığını hayatında hiç görmeyenlerin sayısı çok yüksekti. Diyeceksiniz ki o zamanlar EKG daha yeni çıkmıştı ve günümüzdeki sofistike teşhis araçlarının çoğu yoktu. Ama otopsi yapılıyordu ve hastalık gerçekten de çok az görülüyordu.

Şunu iyi anladım kan kolesterolümüzün yediğimiz yağ miktarı ile ilişkisi yok. Peki öyle ya da böyle bir şekilde kan kolesterolü yükselmiş bir yığın insan var. Bu insanlardaki KKH riski kan kolesterolü normal olanlardan daha mı yüksek?

Çeşitli ülkelerde, çeşitli hastalıklarda ve çeşitli etnik gruplarda yapılan çok sayıda araştırmaların birçoğunda kan kolesterol düzeyleri ile koroner kalp hastalığı arasında ya da ölüm sıklığı arasında bir ilişki bulunamamış. Yani bu araştırmalara göre kolesterolü yüksek olan kişilerdeki koroner kalp hastalığına yakalanma ve ölüm sıklığı kolesterolü normal olan kişilerdekinden daha yüksek değilmiş.


Ravnskov, Uffe. The Cholesterol Myths: Exposing the Fallacy that Saturated Fat and Cholesterol Cause Heart Disease, New Trends Publishings Inc, 2000

Bu çalışmaların bazılarında ise kan kolesterol düzeyleri yüksek olanlarda koroner kalp hastalığına yakalanma sıklığının azaldığı, hatta kan kolesterol düzeyleri yüksek olanlarda yaşam süresinin daha uzun olduğu saptanmış.

Yıllardır “kolesterol yüksekliğinin kalp krizi yaptığı” iddiası ile insanları kandıranlar, uzun zamandır bizlerin söylediği, fakat nedense tıbbi mafya tarafından yok sayılan gerçeği ağızlarından kaçırdılar. Evet, geçenlerde ünlü tıp dergisi New England Journal of Medicine’de yayınlanan ilaç firmasının desteklediği bir araştırmada “Kalp krizi geçiren insanların yaklaşık yarısının kolesterolü yüksek değil, tam tersine kolesterolleri son derece normal” olduğu kabul ediliyor.

Yani anlayacağınız kolesterolü yüksek olan da, olmayan da koroner kalp hastalığı geçiriyor! Yıllardır nasıl kandırıldığınızı anladınız mı? Ama utanmaz kolesterol lobisi bu gerçekten hareketle “kolesterol düşürücü ilaçları (statinleri) artık kullanmayın” diyeceklerine normal kolesterolü olanlar da bu ilaçları kullansın istiyorlar. Çünkü bu zararlı ilaçların faydalı bir yanı da var; iltihabı azaltıyorlar. Tıbbi mafya tamamen duygusal (!) nedenlerle pahalı ve birçok yan etkisi olan bu ilaçların yerine, ucuz ve yan etkisiz iltihap azaltıcıları (balıkyağı, D vitamini, baharatlar, otlar, vb.) hiç önermiyor. Evet, bunlar vicdansız. Daha fazla kazanmak için bilimi de tahrif etmekten çekinmeyerek her şeyi göze alabiliyorlar.

Yüksek kolesterollü yiyeceklerle beslenmek kalp hastalığına yol açmıyorsa gerçek neden nedir?

Türkiye’de koroner kalp hastalıklarından ölüm oranı, tüm ölümler içinde yüzde 43 oranıyla ilk sıradadır. Dünyada her yıl yaklaşık 17 milyon, ülkemizde ise 130 bin kişi koroner kalp hastalıklarından ölmektedir. Onca düşük yağlı diyetlere ve kolesterol haplarına rağmen ölümler artıyorsa “acaba birileri bizi kandırıyor mu?” diye aklınıza gelmiyor mu? Bu kadar ölümü azaltmanın yolu gerçek neden(ler)i ortaya koyup, onlardan uzaklaşmakla mümkün.

Bizim gibi düşünen hekimler ve bilim adamlarına göre aterosklerotik kardiyovasküler hastalıklar “kolesterol depo hastalığı” olarak değil “düşük yoğunluklu sistemik enflamatuvar (iltihabi) hastalık” olarak kabul edilmekte.

Hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalar Il-6 ve tümör nekroze edici faktör-alfa adı verilen iltihap yapıcı maddelerin ateroskleroz sürecini hızlandırdığını göstermekte. Omega-3 yağ asitleri gibi gıda maddeleri ise, antienflamatuvar (iltihap önleyici) etkileri ile koroner kalp hastalığı gelişimini yavaşlatabiliyor. Rafine edilmiş gıdalardan uzak durarak ve bunların yerine doğal gıdaları yiyerek kronik iltihap rizikosu azaltılabilir.
Kolesterol düşürücü ilaçların (statinlerin) ne gibi yan etkileri var?

Biliyorsunuz 2001 yılında ünlü Bayer firması Baycol isimli statini ölümlere sebep olduğu için piyasadan çekti. Ama ilaç sektörü aynı mekanizmaya sahip başka formüller buldu, ilacın dozunu da düşürdü. Yeni nesil statinler şimdi artık daha az öldürüyor, ama yine de süründürmeye devam ediyor. Başlıca yan etkileri ise şöyle: Karaciğer fonksiyon bozukluğu, kas ağrısı, kas zayıflığı, unutkanlık, depresyon, konsantrasyon zorluğu, periferik nöropati (çevresel sinir bozukluğu), katarakt, ereksiyon (penisin dikleşmesi) bozukluğu.

Evet cinsiyet hormonlarınız da kolesterolden yapılıyor. İster kadın olun ister erkek cinsiyetinizi belirleyen hormonunuzun bir ilaç yüzünden azalmasını kabul edebilir misiniz? Hem de karşılığında hiçbir yararı olmamasına rağmen. Peki, kaç hekim hastasını yan etkiler bakımından uyarıyor dersiniz? Nerdeyse hiçbiri. Çünkü bu ilaç sizde empotans (iktidarsızlık) yapabilir derse, kalp kasınızı tahrip edebilir derse kaç kişi kullanır o ilacı?


  1. http://www.beslenmebulteni.com/index.php?option=com_content&task=view&id=214&Itemid=172
  2. Ridker PM, Danielson E, Fonseca FA et al . Rosuvastatin to Prevent Vascular Events in Men and Women with Elevated C-Reactive Protein. N Engl J Med 2008;359:2195-2207
    Ross R: Atherosclerosis — An Inflammatory Disease NEJM. 1999; 340:115-126
  3. Washington Post August 9, 2001; Page A01

Peki, kalp hastalarının bir bölümünde kolesterol niye yüksek?

Kolesterol düzeyinin yükselmesinin nedeni LDL kolesterolün, küçülmesi nedeni ile hücre içine girememesi. Bu durumda hücre içi kolesterole aç. Ve bu elzem maddenin daha fazla yapılması için karaciğer uyarılıyor; fazla kolesterol yapılıyor. Yeterli doymuş yağ ve kolesterol alınmazsa LDL’ler küçük kalıyor. Çare diyette yeteri kadar yağ almak ve LDL moleküllerini büyütmek. Aksi halde kolesterol paradoksal olarak yükselecek. Zavallı hücre ise LDL denizinde yüzmesine rağmen LDL açlığı çekiyor. Bu nedenle erkeklik hormonu, kadınlık hormonu, safra asitleri, kortizol, D vitamini yeteri kadar sentezlenemiyor.

Tabii bu arada normal kolesterol düzeyine sahip olanlarda da LDL’nin küçük olabileceğini unutmayın.

Küçük LDL’nin akibeti nedir? Kendinden çok şey beklenen ama hücre içine giremeyen LDL’ye ne olur? Oksitlenir, yani paslanır. Kanınızda bulunan yutar hücreler bu işe yaramaz maddeyi yutar (fagositoz). Bu arada burada kalsiyum ve diğer yağlar da (doymuş, çoklu doymamış, tekli doymamış) birikir. Yağlı bir tabaka şeklinde olan bu oluşum yıllar içinde kalınlaşarak damar boşluğunu daraltır ya da tıkar.

Yüksek kolesterollü yiyeceklerle beslenmek kalp hastalığına yol açmadığına göre 20. yüzyılın en büyük yalanı niçin sürdürülüyor?

Önce şu soruyu soralım. Mevcut durumdan kimler yararlanmaktadır?

İlaç sanayi, margarin ve sıvı yağ sanayi, düşük yağlı diyet sanayi, kalp ile uğraşan özel hastaneler ve buralara malzeme ve alet satan firmalar. Bu piyasanın cirosu trilyonlarca dolar ile ifade edilmektedir. Rantın sürdürülebilmesi ancak yalanın sürdürülmesi ile mümkündür. Medya organlarının çoğu mevcut durumdan beslendiği (reklamlar ve diğer şekillerde) için bu gerçekleri yeterince yazmaz ve kolesterol yalanını sürdürürler.

Kalp hastalığından korunmak için neler önerirsiniz? Nelere dikkat etmeliyiz?

• Un ve şekerden mamül gıdaların tüketimi en aza indirilmeli.
• Margarin ve sıvı yağlar (mısır, soya, ayçiçeği, kanola) kullanılmamalı.
• Bunların yerine hayvani yağlar ve zeytinyağı yenilmeli (dedelerinizin yaptığı gibi).
• Günde 1-2 gr balıkyağı ve 250- 1000 mL kefir tüketilmeli.
• Et, fermente süt ürünleri (yoğurt gibi), yumurta, sebze, meyve ve kabuklu kuruyemiş yenilmeli.
• Günde 3-5 dakika kültür fizik yapılmalı ve yarım saat yürünmeli.
• Derin nefes alınmalı.
• Günde en az 2 litre su içilmeli.
• Kan D vitamini düzeyi 40-120ng/mL arasında tutulmalı.
• Açlık kan insülin düzeyleri 5 ünitenin altında olmalı.
• İltihabın göstergesi olan CRP 0.3mg/dL’nin altında tutulmalı.

Tabii bu öneriler sizi sadece kalp hastalığından değil diğer müzmin hastalıklardan da korur.

KAYNAKLAR

  1. Keys A. Atherosclerosis: a problem in new public health. Journal of Mount Sinai Hospital, 1953; 20:118-139
  2. Yerushalmey J, Hilleboe HE. Fat in the diet and mortality from heart disease. A methodological note. The New York State Journal of Medicine, 1957; 57: 2343-2354
  3. Yimsel S. Doğru Beslenmeyle İlgili Yanlış Bildiklerimiz. Hayykitap, İstanbul, 2007
  4. Biss K, Ho KJ, Mikkelson B, Lewis L, Taylor CB. Some unique biological characteristics of the Masai of east Africa. New England Journal of Medicine, , 1971; 284 (13): 694-699.
  5. Shaper, AG. Cardiovascular studies in the Samburu tribe of Northern Kenya. American Heart Journal, 63 (4); 437-442, 1962.
  6. Lapiccirella V, Lapiccirella R, Abboni F, Liotta S. Enquête clinique, biologique et cardiogra-phique parmi les tribus nomades de la Somalie qui se nourissent seulement de lait. Bull Wld Health Org 1962;27: 681-697.
  7. Day J, Carruthers M, Bailey A, Robinson D. Anthropometric, physiological and biochemical differences between urban and rural Masai. Atherosclerosis, 1976; 23: 357-361.
  8. Ostbye T, Welby TJ, Prior IAM , Salmond CE, Stokes YM. Type 2 (non-insulin-dependent) diabetes mellitus, migration and westernisation: the Tokelau Island Migrant Study. Diabetologia, 1989; 32 (8): 585-90.
  9. Temple NJ. Coronary heart disease – dietary lipids or refined carbohydrates? Medical Hypotheses, 1983; 10: 425-435.
  10. Misch KA. Ischaemic heart disease in urbanized Papua New Guinea. An autopsy study. Cardiology. 1988;75(1):71-5.
  11. Lindeberg S, Lundh B. Apparent absence of stroke and ischaemic heart disease in a traditional Melanesian island: a clinical study in Kitava. J Intern Med. 1993;233(3):269-75.
  12. Ravnskov, Uffe. The Cholesterol Myths: Exposing the Fallacy that Saturated Fat and Cholesterol Cause Heart Disease, New Trends Publishings Inc, 2000
  13. http://www.beslenmebulteni.com/index.php?option=com_content&task=view&id=214&Itemid=172
  14. Ross R: Atherosclerosis — An Inflammatory Disease NEJM. 1999; 340:115-126
  15. Ridker PM, Danielson E, Fonseca FA et al . Rosuvastatin to Prevent Vascular Events in Men and Women with Elevated C-Reactive Protein. N Engl J Med 2008;359:2195-2207
  16. Washington Post August 9, 2001; Page A01
  17. Durmuş M., Kolesterol ve Akıl Oyunları, Hayykitap, 2009, İstanbul

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz