Mamografi zararlı mı?

0
2428

Tüm dünyada kadınlarda görülen kanserler içinde meme kanseri ilk sırada yer alıyor. Ülkemizde her sene 25 bin kadar kadında meme kanseri geliştiği tahmin ediyor. Başka kanser türlerinde olduğu gibi meme kanserinde de erken teşhis çok önemli ve hayat kurtarıcı olduğu için dünyanın birçok ülkesinde mamografi ile taramalar yapılıyor. Türk Radyoloji Derneği (TRD) de kadınlarımıza 40’ tan 70 yaşına kadar her sene mamografi çektirmeleri tavsiyesinde bulunuyor ama erken teşhis için mamografilerin gerekli olup olmadığı, hangi yaştan itibaren ve hangi sıklıkla yapılmasının doğru olduğu konusunda farklı görüşler var. Özellikle son yıllarda mamografilerin meme kanserinden ölümleri azaltmada sanıldığı kadar etkili olmadığını, hatta zararının daha fazla olabileceğini ortaya koyan çalışmaların sayısı giderek artıyor.  Bültenimizin bu sayısını Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta’nın konu ile ilgili yazılarına ayırdık (http://www.ahmetrasimkucukusta.com).

MAMOGRAFİLERİN FAYDADAN ÇOK ZARARI VAR-1

Tüm dünyada kadınlarda görülen kanserler içinde meme kanseri ilk sırada yer alıyor. Ülkemizde her sene 25 bin kadar kadında meme kanseri geliştiği tahmin ediyor.

Başka kanser türlerinde olduğu gibi meme kanserinde de erken teşhis çok önemli ve hayat kurtarıcı olduğu için dünyanın birçok ülkesinde mamografi ile taramalar yapılıyor.

Türk Radyoloji Derneği (TRD) de kadınlarımıza 40’ tan 70 yaşına kadar her sene mamografi çektirmeleri tavsiyesinde bulunuyor ama erken teşhis için mamografilerin gerekli olup olmadığı, hangi yaştan itibaren ve hangi sıklıkla yapılmasının doğru olduğu konusunda farklı görüşler var.

Mamografilerin meme kanserinden ölümleri azaltmada sanıldığı kadar etkili olmadığını, hatta zararının daha fazla olabileceğini ortaya koyan çalışmaların sayısı giderek artıyor.

Mamografi ile yapılan taramaların ülkemizde de tartışılması gerektiğine inanıyorum.

Türk Kardiyoloji Derneğinden sonra şimdi de TRD beni mamografilere karşı çıkarak kadınların aklını karıştırmakla ve onların meme kanseri olmalarına sebep olmakla suçlayabilir ama canları sağ olsun.

Amacım, toplumu bu bilimsel araştırma sonuçlarından haberdar ederek insanları tam ve doğru olarak bilgilendirmek. Kadınlarımızın her zaman olduğu gibi doğru seçimi yapacaklarından da hiç şüphem yok.

Meme kanseri taramalarının faydadan çok zararı var

İngiltere’ de yapılan ve 40 yaşından itibaren her sene mamografi çektiren kadınların faydadan çok zarar görebileceklerini ortaya koyan çalışma Batı basınında “Meme kanseri taramalarının faydadan çok zararı var” başlığıyla haber oldu.

BMJ isimli tıp dergisinde yayınlanan yeni araştırma İngiltere’ de meme kanseri taramalarının başlamasına sebep olan Forest Raporunun yeniden değerlendirilmesi suretiyle gerçekleştirildi.

1986’ da yayınlanan ve taramaları, kazanılan ekstra hayat süresinin kalite ve kantitesini ölçen “kaliteye endeksli yaşam yılı” (KEYY) parametresine göre değerlendiren Forest Raporu, bu sayede kadınlarda meme kanserinden ölümlerin üçte bir oranında azalacağını ve zararlı bir etkisinin olmayacağını iddia ediyor.

İncelemenin zararlarını dikkate almayan bu rapora göre, 20 sene boyunca taramalara katılan her 100 bin kadın için KEYY 3 bin olarak hesaplanıyor.

Southampton Üniversitesi uzmanları Raftery ve Chorozoglou, Forest’ in araştırmasını mamografinin zararlarını, yani kanser olmadığı halde kanser teşhisi konanları (yanlış pozitiflik) ve kanser olduğu halde tedavisi gerekmeyenleri (aşırı teşhis) de hesaba katarak güncellediler.

Yanlış pozitiflik, mamografideki bir anormallik sebebiyle kanser teşhisi konan bir kadında neticede kanser olmadığının ortaya çıkması manasına geliyor.

Aşırı teşhis ise bir kadında hiçbir probleme yol açmayacak bir kanserin teşhis ve tedavi edilmesi demektir. Bu tür aşırı teşhislerin önemli bir kısmı “duktal in situ karsinom” (DİSK) dolayısıyladır. DİSK, meme kanseri için bir risk yaratsa da bunların çok azı meme kanserine dönüşür.

Taramaların zararlı etkiler hesaba katıldığı yeni araştırmada KEYY’ in 20 sene sonra 1.500, yani Forest’ in tahminlerinin yarısı kadar olduğu ortaya çıktı.

Araştırmayı yapan uzmanlardan Raftery “Taramaların ilk 8 senede zararlarının daha fazla olduğunu, 20 sene sonra faydalarının görüldüğünü ama bunun Forest Raporunda bildirilenden çok daha az olduğunu” bildiriyor ve ekliyor:

“Şüpheli bir kanser sebebiyle ameliyat edilecek kadınların çoğunun aslında bu tedaviye ihtiyaçları yok. Birçoğu, ameliyat oldukları için hayatlarının kurtulduğunu sanıyor ama gerçekte bunlardan sadece on taneden birinin hayatı kurtarılmış oluyor.

Mamografi yaptıracak kadınların bu işlemden görecekleri fayda ve zararlar iyi hesap edilmelidir. Taramaların özellikle genç kadınlarda daha seyrek yapılması işlemin zararlarını azaltabilir.” diyor.

Tarama amaçlı mamografiyi savunanlar ise, bazı kadınlara bu yüzden gereksiz kanser teşhisi konduğunun ve bazılarının gereksiz yere tedavi edildiğinin doğru olduğunu ama bu sayede birçok kadında da meme kanserinin erken devrede yakalanarak hayatlarının kurtulduğunu belirtiyorlar.

Gelelim neticeye

Bu araştırma da daha sonra gündeme getireceğim diğer araştırmalar da tüm kadınların gelişigüzel meme kanseri taramalarına tabi tutulmalarının çok doğru olmadığını gösteriyor.

TRD, elbette yabancı kaynakları takip etmek, dikkate almak zorundadır ama bunları değişmez evrensel doğrular olarak kabul ederek ülkemiz kadınlarındaki fayda ve zararlarını hiç araştırmadan olduğu gibi uygulamaya koyması da makul ve mantıklı değildir.

Bana soracak olursanız taramalarda meme kanseri riski yüksek olanlara ağırlık verilmelidir derim ama asıl yapılması gerekenler şunlardır:

BİR: Kadınlarımız meme kanseri ve kendi kendine meme muayenesi konusunda bilinçlendirmelidir.

İKİ: Tüm pratisyen ve aile hekimleri meme muayenesini çok iyi yapabilmeli ve takipleri altında olan kadınları yılda bir muayene etmelidir.

ÜÇ: Taramaların bizim kadınlarımızda ne işe yaradığı mutlaka bilimsel olarak değerlendirilmelidir.

KAYNAKLAR

  1. http://www.bmj.com/content/343/bmj.d7627
  2. http://www.guardian.co.uk/society/2011/dec/09/breast-cancer-screening-harm
  3. http://www.ahmetrasimkucukusta.com/2012/01/20/bir-tavsiye/rayasyonsuz-goruntulemeye-tepki/

MEME KANSERİ TARAMALARI İŞE YARAMIYOR 2

Amerika’ da ve gelişmiş ülkelerde meme kanserine bağlı ölümlerin giderek azalmasının erken teşhisten mi, daha iyi tedaviden mi yoksa sağlık hizmetlerindeki ilerlemelerden mi kaynaklandığını ortaya koyan araştırmalardan bahsetmek istiyorum.

Bunlardan biri, sosyo-ekonomik faktörler, tıbbi hizmetlere ulaşma ve meme kanseri riskleri bakımından birbirlerine benzeyen ama meme kanseri tarama programları arasında 10-15 sene fark olan iki komşu ülkeye ait verilerin değerlendirilmesiyle yapılan araştırma. Bu amaçla Kuzey İrlanda-İrlanda Cumhuriyeti; Hollanda-Belçika ve İsveç-Norveç seçildi.

İsveç’ te 1986’ da başlayan mamografi taramaları 1997’ de tüm ülkeye yayıldı. 50 ile 69 yaş arasındaki tüm kadınlar bu taramalara katılmaya teşvik edildi. Şehirlerin çoğunda 40-49 yaş arası olanlara ve yarısında da 70-74 yaşlarında olanlara çağrılar yapıldı.

Norveç’ te ise bir pilot tarama programı 1996’ da başladı; 2005’ e kadar ülke geneline yayılmadı. Bu program 50-69 yaşlarındaki kadınları hedef alıyordu.

Meme kanserinden ölümlerin 1989’ dan 2006’ ya İsveç’ de yüzde 16; Norveç’ de ise yüzde 24.1 azaldığı belirlendi.

Taramalar Hollanda’ da 1989’ da başladı ve 1997’ de tüm ülkeye yayıldı. 50-74 yaş arası kadınların yüzde 80 kadarı 1998’ den bu yana taramalara katıldı.

Belçika’ da ise taramalar 2001’ e kadar kadınların ve doktorlarının takdirine bırakıldı. 50-69 yaş arası kadınların 1999’ dan önce yüzde 30’ u taramaya girerken bu oran 2005’ de yüzde 59’a yükseldi.

Belçika’nın Flanders bölgesinde 50-69 yaş arası kadınların üçte ikisi 2005’ de taramaya katılırken Brüksel gibi bazı bölgelerde bu oran yüzde 20’ lerde kalmıştı.

Araştırma döneminde meme kanserinden ölümlerin Hollanda’ da yüzde 25; Belçika’ da yüzde 19.9 ve Flanders’ te yüzde 24.6 azaldığı belirlendi.

50-64 yaşları arasındaki kadınları hedef alan taramalar Kuzey İrlanda’ da 1990’ larda başladı ve 1995’ den bu yana kadınların yüzde 70-75’ i bu taramalara katıldılar.

2000’ e kadar resmi bir tarama programı olmayan İrlanda Cumhuriyeti’nde ise 2002’ de kadınların yüzde 30’ u ve 2008’ de ise yüzde 76’ sı taramalara katıldılar.

1989’ dan 2006’ ya meme kanserinde ölümler Kuzey İrlanda ‘ da yüzde 29.6, İrlanda Cumhuriyeti’nde ise yüzde 26.7 oranında azaldı.

Sonuçlar sürpriz oldu

Verilerin analizlerinden, taramalara uzun zaman önce başlayan ülkelerle kadınların çoğunluğunun taranmadığı ülkeler arasında meme kanseri ölümleri farklı bulunmadı.

Meme kanserinde ölümlerin 1970’ lerden itibaren yani taramalar devreye girmeden önce azalmaya başladığı ve taramalardan sonra bu azalmanın daha fazla artmadığı da ortaya çıktı.

En büyük azalmanın tarama kapsamına girmeyen 40-49 yaş arası kadınlarda olması da dikkat çekici.

Buna göre, meme kanseri ölümlerindeki azalmada taramaların doğrudan bir etkisi olmamalıdır; bu durum tedavi ve sağlık hizmetlerindeki iyileşmelerden kaynaklanabilir.

Araştırmanın uzmanlarından Autier “Meme kanseri taramalarının bir işe yaramadığını görmek bizim için sürpriz oldu. Biz elde ettiğimizin tam tersini bekliyorduk” diyerek şaşkınlığını ifade ediyor.

Gelelim neticeye

Taramaların tamamen faydasız ve gereksiz olduğunu iddia etmek mümkün değil ama işlemin etkisizliği ve zararlarının olduğunun da hesaba katılması gerekiyor.

Bize gelince: Meme kanseri taramaları konusunda sadece el âlemin verilerine bakarak politika belirlemek işin kolayına kaçmak ve üstelik doğru da değil.

Üniversite ve ilgili kurumların başlarını kumdan çıkararak taramaların bizde ne kadar işe yaradığını belirlemek için bir an önce çalışmalara başlaması gerekiyor.

KAYNAK

http://www.bmj.com/content/343/bmj.d4411.full

TARAMALAR MEME KANSERİNDEN ÖLÜMLERİ ÖNLEMİYOR 3

Geçen hafta, ülkemizde de uygulanmaya başlayan ve meme kanserini radyasyon kullanmadan teşhis ettiği ileri sürülen görüntüleme cihazıyla ilgili haberlere Türk Radyoloji Derneği (TRD)’den itiraz geldi.

TRD açıklamasında “Elektrik empedans yöntemi bilimsel dayanağı olmayan ve meme kanserinin erken yakalanması üzerine etkisi bilinmeyen deneysel bir yöntem olup meme kanseri taramasında hiçbir yeri olmadığını” bildiriliyor ve şöyle devam ediliyor:

“Kaldı ki bu tip cihazlar birçok normal veya zararsız oluşumları da kansermiş gibi gösterebilmektedirler. Bu durumda hiçbir şikâyeti olmayan sağlıklı bir kadında gereksiz yere yeni birçok tetkik yapılmakta veya biyopsi yapılması gerekebilmektedir. Bu duruma maruz kalan kadınların yaşadığı anksiyete ve sıkıntı göz ardı edilmektedir. Buna eklenen maddi kayıp ta benzer şekilde görülmemektedir.

Meme kanserinin erken tanısında tarama amaçlı kullanılabilecek mamografiye daha üstün bir teknik geliştirilmemiştir. Genel olarak veriler değerlendirildiğinde mamografi taraması meme kanserinden ölümü yüzde 25-30 arasında azaltmaktadır.”

Benim de TRD’ ye itirazım var

TRD’ nin bu yeni yöntem için söylediklerine aynen katılıyorum fakat mamografiye methiyeler düzülmesini de doğru bulmuyorum. Elektrik empedans için sıraladıkları sakıncaların tıpatıp mamografi için de geçerli olduğunu ortaya koyan bilimsel araştırmalar var.

Öncelikle, mamografiler sayesinde kanserden ölümlerin yüzde 25-30 oranında azaldığını gösteren çalışmaların onlarca sene önce yapıldığını hatırlatmak isterim.

O zamandan bu yana ekipman da değerlendirmeyi yapan uzmanların niteliği de değişti; tedavide ilerlemeler oldu, sağlık hizmetlerinin kalitesi ve meme kanseri farkındalığı arttı. Bundan dolayı da taramalardan beklenen karşılığın alınıp alınmayacağı mutlaka yeniden belirlenmelidir.

Danimarka çalışması iyi bir örnek

Danimarka’ da yapılan çok önemli bir çalışma var.

Mamografi taramaları Kopenhag’ da 1991’ de Funen adasında ise 1993’ de başladı. Ülke nüfusunun neredeyse yüzde 80’ ini oluşturan diğer kısımlar ise tarama kapsamı dışında kaldı.

Çalışma, Danimarka’ nın 1971-2006 seneleri arasındaki Ölüm Kayıt İstatistiklerinden faydalanılarak gerçekleştirildi ve tarama yapılan ve yapılmayan bölgelerde meme kanserinden ölenler belirlendi.

Taramanın etkisinin görülebileceği 1997-2006 arasındaki 10 yıllık dönemde 55-74 yaşları arasındaki kadınlarda ölüm oranlarında senede yüzde 1 azalma görüldü.

Tarama yapılmayan bölgede aynı yaşlardaki kadınlarda ölüm oranının her sene için yüzde 2 azaldığı bulundu.

35-55 yaşları arasında olan ve taramadan çok fazla fayda görmesi beklenmeyen kadınlarda meme kanserinden ölümlerin tarama yapılan bölgelerde yüzde 5, yapılmayan yerlerde ise yüzde 6 azaldığı belirlendi.

75-84 yaşlarındaki kadınlarda meme kanserinden ölümlerde tarama yapılan ve yapılmayan bölgelerde herhangi bir fark bulunmadı.

Bu verilerden Danimarka’ daki taramaların “meme kanserinden ölümleri etkilemediği” yani bir işe yaramadığı sonucu çıkıyor; çünkü tarama yapılan bölgelerde meme kanserinden ölümlerdeki azalma, tarama yapılmayan bölgelerdeki ve taramalardan faydalanmayacak kadar genç olanlardaki kadar veya hatta onlardan az!

Bu sonuçlar meme kanseri ölümlerindeki azalmanın sebebinin başka etkenler mesela risk faktörlerindeki değişmeler ve tedavideki ilerlemeler olabileceğini de gösteriyor.

Araştırmanın başı olan Jorgensen, 2 bin kadının 10 sene süreyle taranması ile ancak bir kadının hayatı kurtarılabilirken, gereksiz meme kanseri teşhisi alma ihtimalinin bundan 10 misli fazla olduğunun altını çiziyor.

Jorgensen ve ekibinin daha önceki bir çalışması da, mamografi ile teşhis edilen her üç meme kanserinden birinin bir problem yaratmayacağını ve tedavisiz kendiliğinden iyileşebileceğini ortaya koymuştu.

Araştırma sonuçlarını destekleyen uzmanlar şu görüşleri dile getiriyorlar: “Mamografilerin az sayıda kadında erken teşhisi sağlamış olması elbette mümkün ama genel olarak bakıldığında taramaya katılan kadınların hayatta kalma şanslarının artmadığı ortada. Hatta bu programların birçok kadında gereksiz biyopsilere, gereksiz uzun süreli takiplere ve hatta bazılarında gereksiz mastektomilere (memenin cerrahi olarak alınması) yol açtığına da şüphe yok.’’

Bu tür programlara karşı çıkanlar “hastanede geçirilen zaman ve mamografiler için harcanan paranın, yanlış yorumlardan kaynaklanan korku ve stresin yaratacağı olumsuzluklarının da mutlaka hesaba alınması gerektiğini” savunuyorlar.

Gelelim neticeye

Tamam; bizim yeni bir yöntem ortaya koyacak bilimsel altyapımız ve birikimimiz yok ama “kopya edip yapıştırdığımız” yöntemlerin bir işe yarayıp yaramadıklarını denetleyemeyecek kadar da aciz miyiz?

KAYNAK

http://www.bmj.com/content/340/bmj.c1241.full

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz