Yediğiniz tatlılar hangi şekerden yapılıyor ?

0
948

Şekerin yerini almaya başlayan yapay ya da kimyasal tatlandırıcılar, gündelik hayatta kontrolsüzce yaygınlaşıyor. Şeker hastalarının ve yüksek kiloluların tedavi amaçlı kullandığı sakarin ve aspartamın ithalatı, sekiz yılda 13 kattan fazla arttı. Sakarin ve aspartamın yüzde 95’i artık sağlık değil gıda sektöründe kullanılıyor. Özellikle ramazan ayında tatlı, şekerleme ve çikolata tüketiminin artmasına paralel olarak kimyasal tatlandırıcıların tüketimi de artıyor. Bültenimizin mevcut sayısını Aksiyon Dergisinde yayınlanan bu önemli konuya ayırdık. Yazının sonunda editörümüzün yorumları da var

Dikkat Şekerin kimyasını bozuyorlar

Şekerden yüzlerce kat daha tatlı olan alternatif tatlandırıcıların 20 kuruşluk miktarı, 2 YTL civarındaki bir kilogram şekerin işlevini görüyor. Amerika’da bir dönem yasaklanan, kansere neden olduğu iddia edilen, diyetisyen ve doktorlar tarafından kullanılmaması tavsiye edilen yapay tatlandırıcılar, İstanbul Eminönü’ndeki tezgâhlarda bile açıktan satılıyor. Son sekiz yılda kimyasal tatlandırıcıların ithalatı 13 kattan fazla arttı. Her yıl bu artış katlanarak devam ediyor.

Elbette bu artışın altında sağlık alanındaki ihtiyaçlar yatmıyor. Yapay tatlandırıcıların ithalatındaki artışın temel nedeni, gıda sektöründe şeker yerine kullanılması. Mesela, kimyasal tatlandırıcılardan aspartam ve sakarin, market raflarındaki diyet kola, düşük kalorili yoğurt ve şekersiz sakızın yanı sıra açıktan satılan baklava, reçel, helva ve süt tatlıları gibi birçok üründe rahatlıkla şeker yerine geçiyor. Vatandaş ise aldığı birçok ürünün içinde kimyasal tatlandırıcı kullanıldığını bilmiyor.

Bir bavul aspartamın bir kamyon şekere denk geldiği düşünüldüğünde, gıda sektörünün bu ürünlere meyletmesinin gerçek nedeni ortaya çıkıyor. Hatta bavulların içinde kaçak aspartam getirildiği öne sürülüyor. Piyasaya sürülen 5 YTL’lik baklavalar, 2 YTL’lik çikolatalar gibi ucuz mamullerde kullanılan kimyasal tatlandırıcıların sağlık riskleri ve şeker pazarına verdiği zarar ise âdeta görmezden geliniyor. Amacı dışında kullanımı her geçen gün daha fazla artan tatlandırıcıları yakından izleyen uzmanlar ise uyarıyor: “Sağlıklı yaşamak isteyenler her türlü tatlandırıcıdan uzak durmalı. Kimyasal tatlandırıcıların hepsi vücuda yabancı ve zararlıdır.”

BAKLAVALARDA KAÇAK ASPARTAM!

Çin, Singapur, Tayvan, Hollanda, Amerika, Almanya gibi ülkelerden gelen bu yapay tatlandırıcılar, şekerden çok daha yüksek tat veriyor. Ürkütücü olanı ise İstanbul Eminönü gibi açıktan ürün satılan yerlerde bu tür kimyasallar çokça ve rahatça bulunabiliyor. “Sektörde bu tatlandırıcıların kullanımı artıyor.” diyen Güllüoğlu Baklavaları gıda mühendislerinden Emine Akyıldız’a göre aspartam 25 kilogramlık paketler hâlinde satılıyor: “Küçük pastanelerde diyet kek, diyet ürün bulunuyor. Pastada deneyebiliyorlar. Tadı tutturması çok zor değil. Bunların hiçbiri sağlıklı değil.”

Hem evde tatlı yapımında hem de büyük firmaların diyet/diyabetik ürünlerinde mutfağa giren yapay tatlandırıcılar, acaba piyasada farklı alanlarda gizlice kullanılıyor mu? Ürünlerin içindeki yapay tatlandırıcılardan vatandaşın haberi var mı? Sektörde hızla yaygınlaşan yapay tatlandırıcılardan birçok üretici yakınıyor. Foga Pastanesi sahibi Yalçın Albardak, adını vermediği Ankara’da büyük bir baklava toptancısının, pancar şekeri yerine ürünlerinde aspartamı gizlice kullandığını ifade ediyor. Hem de bu ürünler diyet ya da diyabetik diye değil, bildiğimiz şekerden yapılan tatlı olarak satılıyor. Mesela, bir tepsi baklavada 2 buçuk kilogram şeker kullanılıyor. Bu miktar 5 YTL’ye denk gelirken, sadece 50 kuruşluk aspartam ile aynı tat karşılanıyor. Zaten Ankara Ulus pazarına gidince vitrinlerde yerini alan baklavaların 5 YTL’den satılması aslında durumu açıklıyor. “Nasıl bu kadar ucuza mal ediyorsunuz?”, “Yapımında ne kullanıyorsunuz?” sorularına yanıt, “Bilmiyoruz, bize hazır geliyor.” oluyor. Birçok firma, baklavayı toptancıdan hazır alıyor; toptancı ise fiyatı düşürmek için ucuz malzemeye yöneliyor. Pancardan üretilen şekerin yerine kimyasal tatlandırıcılar tercih ediliyor.

Yalçın Albardak, kimi müşterilerin “Neden baklavayı 15 YTL’den satıyorsunuz?” sorusuna muhatap kaldıklarını anlatıyor: “Bunu müşteriye anlatamıyoruz. O fiyatlar beni kurtarmıyor. Ben iki üç çuval şeker kullanıyorsam, onlar bir kilo yapay tatlandırıcı ile işini hallediyor. Ama o tatlıların içinde ne kullanıldığını vatandaş bilmiyor, sormuyor.”

Albardak’a göre piyasada yaygınlaşan yapay ya da kimyasal tatlandırıcıların kullanımı önümüzdeki yıllarda patlayacak: “Bunu orta dereceli esnaf kullanmaz. Ya çok büyük iş yapanlar kullanıyor ya da çok küçükler. En büyüklerinden bile şüphelenmek lazım. Bunlar da merdiven altında iş yapıyor. Gözlerini para hırsı bürümüş.” Tüketiciler Birliği’nden bir dernek yöneticisi ise yapay tatlandırıcıların bisküvi ve gofret sektöründe, amacı dışında çok yaygın kullanıldığını ifade ediyor.

ASPARTAM SATIŞLARINI DURDURDU!

Piyasaya uzun süre yapay tatlandırıcı satan Kalealtı Sanayi ve Ticaret Limitet Şirketi firmasından bir yetkili, amacı dışında kullanım yüzünden üç yıldır yapay tatlandırıcı satışını durdurduklarını anlatıyor: “Bizim kayıtlarımızı inceleyin. Amaç dışı kullanıldığı için üç yıldır bu tatlandırıcıların satışını yapmıyoruz. Diyet ürünlerde kullanılması gereken bir madde; ama diyet ürün dışında neredeyse her alanda kullanılıyor.” Ürünü yurtdışından getiren ithalatçıların bile bir-iki torba hâlinde perakende satış yaptığını anlatıyor. Volkan Pastanesi’nin sahibi Erdal Usta ise baklava sektöründe ucuz ve kimyasal malzemenin yaygın biçimde kullanıldığını ifade ediyor.

Kimyasal tatlandırıcı kullanılsa bile günde 30 tabletin aşılmaması gerekiyor. Tüketiciler Derneği Gıda Komisyonu Başkanı ve Beslenme Uzmanı Ayşe Cengiz, şeker hastası ya da obezite hastalarına kesinlikle yapay tatlandırıcı kullanmamaları uyarısında bulunuyor. Gıda sektöründeki ürünlerde yapay tatlandırıcıların kullanım oranı net olarak yazmadığı için Ayşe Cengiz “Bir kekte ne kadar kullanılıyor, bunun su yüzüne çıkması gerekir.” diyor. Bunun için tüketicilerin etiket okuma alışkanlığına sahip olması tavsiyesinde bulunuyor. Tabii belediyeler ve Tarım Bakanlığı denetçilerinin de bu gözle gıda kontrolü yapması gerekiyor. Aksi hâlde, ürünlerin üzerinde miktarlar yazmıyorsa üreticiden bunun talep edilmesi, gıda derneklerinin haberdar edilmesi, gerekirse kanuni yollara başvurulması denenebilir.

Beslenme Uzmanı Cengiz, gün içinde 30 tabletin üzerindeki rakamı ciddi buluyor. Bu yüzden ambalajlı gıdaların yanında açıktan satılan baklava, dondurma, helva, süt tatlıları gibi ürünlerde de yapay tatlandırıcı kullanılıyorsa tüketici bu ürünlere çok dikkatli yaklaşmalı, özellikle ucuz ürünlerden emin olunmalı. Ayşe Cengiz, piyasada bu tip ürünlerin tüketim sıklığının düşürülmesini istiyor. İşin tüketiciye düştüğüne dikkat çeken beslenme uzmanı, sektörün ciddi denetlenmediğini düşünüyor: “Bu yasada var, ama bu yasalar ne kadar işlerlik kazanıyor? Ürünün üzerine yansıyor mu? Ciddi kuşkularım ve endişelerim var. Rahat olmak istiyorum. Tüketiciye önerirken ben bilmiyorum ki (ürünlerde yapay tatlandırıcı kullanılıyor mu, oranı nedir) sade vatandaş nasıl bilecek?”

ASPARTAM ‘İÇİNDEKİLERDE’ YOK!

Türk Gıda Kodeksi, hangi üründe ne kadar yapay tatlandırıcı kullanılacağını belirlemiş durumda. Örneğin 1 kilo baklavada en çok 1 gram kullanılabilir. Ancak market raflarında satılan birçok ürünün ‘içindekiler’ kısmında yapay tatlandırıcı kullanıldığı ifade edilse de ne kadar kullanıldığı (kaç miligram) yazmıyor. Bilinen markaların diyet ürünlerinin neredeyse hiçbirinde kullanılan tatlandırıcı oranı yazmıyor. Yasada yer almasına rağmen bu uygulamanın ürünler üzerinde yazmaması yasal yaptırımlar gerektiriyor. Ancak cezaların yetersiz kaldığı belirtiliyor. Tarım Bakanlığı, 2006 yılı içinde 350 bin denetleme yaptı. Sadece 3 bin 200 işyerine kapatma ve para cezası kesildi, yapay tatlandırıcılara ilişkin ceza sayısı ise çok daha düşük kaldı.

Yapay tatlandırıcılar Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’na bağlı Türkiye Şeker Kurumu’nun onayını aldıktan sonra ithal edilebiliyor. 2000 yılında 162 ton olan yüksek yoğunluklu tatlandırıcıların ithalat rakamları 2007 sonunda 2 bin 400 tonu aştı. Yani sekiz yılda yapay ya da kimyasal tatlandırıcıların ithalatı 13 kat arttı. Bu rakamların önümüzdeki yıllarda da artması bekleniyor.

Türkiye Şeker Kurumu’ndan Aksiyon’a yapılan açıklamada, yüksek yoğunluklu (yapay/kimyasal) tatlandırıcıların şekere ucuz bir alternatif olduğu belirtiliyor: “Yüksek yoğunluklu tatlandırıcı ithalat miktarlarının yıllar itibarı ile nüfus artışı veya sağlık gibi nedenlerle açıklanamayacak miktarda artış göstermesi, söz konusu ürünlerin fiyatının cazibesi nedeniyle yaygınlaştığını göstermektedir. 2008 yılının ilk yedi ayında ithal edilen miktarın 2 bin 190 tona ulaştığı dikkate alındığında ithalatı yapılan yüksek yoğunluklu tatlandırıcı miktarlarının diyet ve diyabetik amaçların çok üzerinde olduğunu göstermektedir.”

Bu ürünlerin amacı dışında kullanıldığını resmî rakamlardan tespit eden Şeker Kurumu’nun 2003 yılında yaptığı bir çalışmaya göre ithal edilen yüksek yoğunluklu tatlandırıcıların yüzde 4,8’i ilaç sanayinde kullanıldı. Bu da gösteriyor ki bu ürünlerin yaklaşık yüzde 95’i gıda sektöründe kullanılıyor.

ASPARTAM TRÖSTÜ VAR!

Her ne kadar kansere neden olduğuna dair kesin bulgulara ulaşılamamış olsa da 6 binden fazla üründe kullanılan yüksek yoğunluklu tatlandırıcılarla ilgili bilimsel araştırmalar sürüyor. Bu konuda dünyada en çok ses getiren araştırmaları İtalya’daki Ramazzini Vakfı yürütüyor. Vakıf, 2005 yılındaki deneylerde aspartamın farelerde kansere yol açtığını tespit etti. Bin 500 sıçanın yemeklerine Dünya Sağlık Örgütü tarafından öngörülen tüketim miktarı olan kilogram başına 40 miligramın yarısı, yani 20 miligram yapay tatlandırıcı eklendi. Bir süre sonra farelerin kansere yakalanma oranlarında ciddi artış olduğu tespit edildi.

Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi Başkanı Kemal Özer ise şekerin yerini alan kimyasal tatlandırıcılar hakkında araştırma ve haber çıkmamasının altında uluslararası bir tröstün yattığını söylüyor. Özer’in iddiasına göre bir dönem yapay tatlandırıcı şirketlerinde görev alan eski ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld de kritik rol oynuyor. Kamuoyu üzerinde baskı oluşturuluyor, negatif propaganda yapanlara izin verilmiyor, aspartamın kansere yol açmadığına dair bilimsel araştırmalar yayımlatıyorlar. Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi Başkanı Kemal Özer Kemal Özer, Türkiye’de diyetisyen kılıklı kişilerin (!!!) un, şeker, tuz denilen “üç beyazdan uzak durun” çağrısına karşı çıkıyor: “Bu üçünden uzaklaşırsanız yaşam biter. Her şeyi dozunda almak doğrudur. Aşırı kullanmayın demeleri gerekirken, çok tehlikeli şekilde ‘uzaklaşın’ diyorlar.”

Doktor Emin Mindan da sağlıklı yaşamak isteyen insanları her türlü yapay tatlandırıcıdan, hatta tatlandırılmış gıdalardan uzak durmaya çağırıyor. Gıda katkı maddelerinin ve yapay tatlandırıcıların kullanılmasının hastalıklara yol açtığını anlatıyor: “Kimyasal tatlandırıcıların hepsi vücuda yabancıdır ve zararlıdır. Tatlandırıcıları diyetten çıkarmak sağlıklı yaşam için yeterli olmaz. Beslenme alışkanlıklarımızın değişmesi gerekir.” Buna göre sebze, az şekerli meyve, kuru yemiş, ev yoğurdu, peynir, et, tavuk, balık, zeytinyağı, tereyağı, köy yumurtası yenmeli; içecek olarak da şekersiz çay, bitki çayları ve su tercih edilmeli.

Yapay ya da kimyasal tatlandırıcılar şişmanlıkta ve şeker hastalıklarında kurtarıcı olarak görüldü. Hayvan deneylerinden geçerek insan kullanımına sunulan yapay tatlandırıcıların insan vücuduna ve genlerine yabancı olduğunu söyleyen Dr. Mindan, “Alıştığımız gıdaları bile tanıyamaz hâle getirirler. Örneğin bir bardak siyah veya yeşil çay önemli antioksidanlar içerdiği hâlde, tatlandırıcı ile vücuda zararlı hâle gelebilir. Çeşitli kolalı içeceklerde, gazozlarda, sakız ve bisküvi gibi yiyeceklerde kullanılan aspartam yüzde 10 oranında metanol (metil alkol – kimyasal alkol) içerir. Metanol de bağırsaklarda formaldehit’e (kanserojen bir madde) dönüşür.” diyor.

PANCAR ÜRETİCİSİNİ VURDU

Gıda Güvenliği Derneği Başkanı Samim Saner ise her maddenin fazla kullanılması durumunda zehirli olacağını iddia ediyor. Buna şeker, su ve tuzu da dâhil ediyor: “Günde 150 tane tatlandırıcı kullanıyorsanız, bu doz aşımıdır. Günde bir buçuk kilo şeker yiyorsanız bu da doz aşımıdır. Yüz gram tuz yerseniz öldürür. Çok yüksek miktarda su içerseniz (10/12 litre) ölebilirsiniz.”

Aspartam cinsi tatlandırıcıların Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi tarafından güvenilir olmadığına dair bir raporunun bulunmadığını ileri süren Saner’e göre ilk defa 1965’te ABD’de üretilen yapay tatlandırıcılarla ilgili bu ülkede uzun yıllar süren araştırmalar sonucunda piyasaya çıkma izni aldı ve ABD, AB, Türkiye de dâhil olmak üzere dünyada 100’e yakın ülkede kullanım izni bulunuyor.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Koruma ve Kontrol Genel Müdür Yardımcısı ve Gıda Biriminden Sorumlu Prof. Nevzat Artık, yapay tatlandırıcıların sağlık açısından çok sorun teşkil etmediğini düşünüyor. Üreticilerin kendilerinden izin almadan üretim yapamadığını, denetlemelerin çok sık yapıldığını savunuyor. Yapay tatlandırıcıların kullanım oranlarıyla ilgili her türlü detayın Türk Gıda Kodeksi’nde yazdığını ifade ediyor. Tarım Bakanlığı bünyesinde gıda maddelerinin standartlara uygun olup olmadığını test etmek üzere 40 laboratuarı bulunuyor. Merdiven altı firmalarda yapay ya da kimyasal tatlandırıcıların İstanbul gibi büyük şehirlerde kaçak yollardan üretilebildiğini, bunun da iskân kanunundan kaynaklandığını anlatıyor: “Biz kapatıyoruz, gidip başka yerde açıyorlar.”

Türkiye’de pancardan üretilen şeker miktarı yıldan yıla düşüyor. Bunun altında iki neden yatıyor. Birincisi kaçak gelen şeker, ikincisi ise yapay tatlandırıcılar. Türkiye’nin üç milyon tona yakın şeker ihtiyacının bir milyon 700 bini yurtiçinde üretiliyor. Aradaki bir milyon tonluk kaybın 600-700 bin tonunu kaçak şeker-nişasta bazlı şeker; kalan 300 bin tonluk kısmı ise Türkiye Şeker Kurumu’nun tahminine göre şeker eş değerindeki kimyasal tatlandırıcılar oluşturuyor. Pancar Kooperatifleri Birliği (Pankobirlik) yetkililerine göre sorunun asıl büyük boyutu çiftçileri ilgilendiriyor. Şeker fabrikaları tüketim ihtiyaçlarını göz önüne alarak çiftçiye uyguladığı kotayı gittikçe yükseltiyor. Her fabrika 20 bin çiftçiye ‘tarımsal istihdam’ sağlıyor. Bu hesaba göre, piyasada doğal şekerin yerini yapay şekerin alması 150 bin çiftçi ailesini doğrudan ilgilendiriyor. Bazı yetkililer, ortalama dört kişilik aile diye düşünülürse en azından 600 bin kişinin sadece kimyasal tatlandırıcılar yüzünden ürününü satamadığını düşünüyor.

İŞTE EN ÇOK KULLANILAN TATLANDIRICILAR

Aspartam (E 951), Asesülfam-K (E 950), Sakarin (E 954), Aspartam-asesülfam tuzu, Neohesperiden (E 959), Siklamat (E 952), Sukraloz (E 955), Taumatin (E 957)

KİMYASAL TATLANDIRICI NERELERDE KULLANILIYOR?

Türk Gıda Kodeksi’nin izin verdiği alanlar şunlar: aromalı içecekler, süt, meyve suyu, tatlı, çerezler, şekerlemeler, boğaz pastilleri, kakao, kuru meyve, sakız, dondurma, soslar, hardal, çorba, reçel, jöle, marmelat, meyve konservesi, balık, kahvaltılık tahıllar, fırıncılık ürünleri, kilo verme amaçlı gıdalar, diyet gıdalar, gıda takviyeleri, biralar, elma ve armut şarabı.

KOY ASPARTAMI, BAK TADINA!

Yapay tatlandırıcılardan siklamat, şekerden 45 kat, aspartam 200 kat, asesülfam K 200 kat, sakarin 300 kat, sukraloz 600 kat, taumatin 2 bin 500 kat daha fazla tat veriyor. Aspartamın yeni bir türü olarak kabul edilen yeni nesil tatlandırıcı neotam, şekerden 13 bin kat daha tatlı.

KİMYASAL TATLANDIRICILARIN NET İTHALAT RAKAMLARI

2000 162 ton

2001: 155 ton

2002: 352 ton

2003: 771 ton

2004: 1 518 ton

2005: 1 551 ton

2006: 1 196 ton

2007: 1 792 ton

2008:* 2 190 ton

*Ocak-Temmuz ayları arasında gerçekleşen ithalata ait değerlerdir.

Kaynak: Türk Şeker Kurumu

AKSİYON, 2008

Kemal Özer’e Cevap

Konu hakkındaki yorumlara geçmeden önce Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi Başkanı Kemal Özerin şu hakaret dolu cümlelerine düzeltme yapmak gerekiyor. Özer şöyle diyor ‘Türkiye’de diyetisyen kılıklı kişiler (!!!) un, şeker, tuz denilen “üç beyazdan uzak durun” çağrısında bulunuyor. Halbuki “Bu üçünden uzaklaşırsanız yaşam biter. Her şeyi dozunda almak doğrudur. Aşırı kullanmayın demeleri gerekirken, çok tehlikeli şekilde ‘uzaklaşın’ diyorlar.”

Her ne kadar diyetisyen değil, beslenme ile uğraşan bir hekim olsam da bu lafları üzerime aldım. Çünkü yıllardan beri savunduğum taş devri diyeti, diyetteki un ve şekerin iyice azaltılmasına dayalı bir beslenme tarzıdır. Akademik seviyede bu konunun öncülüğünü yapan birkaç öğretim üyesinden biriyim.

Özer ‘bu üçünden (un, şeker, tuz) uzaklaşırsanız yaşam biter’ diye ahkam kesmiş. En az 3.5 milyon yıl olan insanlık tarihinde tahıllar on bin yıl, şekerler ise birkaç yüzyıl önce insanların yiyecekleri arasına girmiş. Özer’e göre daha önce insanlık neslinin yaşayabilmesi mümkün değil. Peki bu zamana kadar insanlık nesli nasıl sürmüş? Üstelik taş devrinde yaşayan insanların fosil incelemelerinde kemik ve diş yapılarının mükemmel olduğu ve kanserin ise nerdeyse hiç olmadığı ortaya konmuştur. Günümüzde hala bu tarz doğal yaşayan yani un-şeker tüketmeyen Masailer, Aborjinler, ve Eskimolar gibi topluluklar var. Onlar da hala yaşıyorlar. Üstelik bu insanlar geleneksel geleneksel gıdalarını yedikleri (yani unlu şekerli yemedikleri) ve yiyecek bulabildikleri sürece son derece sağlıklı ve kalp hastalığı, şeker hastalığı, şişmanlık, kemik erimesi, kanser, romatizma gibi birçok kronik hastalıktan uzak yaşıyorlar.

İşte böyle sayın Özer fikir sahibi olmadan bilgi sahibi olunmuyor. Sağlık ve Gıda Güvenliğimizi böyle korumaya devam ederseniz vay bizim halimize!

Bu arada tatlılarda mısır şurubunun da aşırı bir şekilde kullanıldığını, bunun da sağlığımız için çok sakıncaları olduğunu vurgulamak istiyorum. Üstelik bu mısırların çok büyük bir bölümünün genetiği değiştirilmiştir.

Bu konuda en son şunu söylemek istiyorum. Çay şekeri kötüdür, mısır şurubu ondan da kötüdür; ama bunların içinde en kötüsü tatlandırıcılardır. Eğer tatlı yaşamak istiyorsanız tatlı yemeyin.

Prof. Dr. Ahmet Aydın’ın yorumu

Mesane kanserine neden olabileceği için sakkarin isimli tatlandırıcı yasaklanmış, onun yerini büyük ölçüde başka bir tatlandırıcı olan aspartam almıştır. Dünyada yaklaşık 6,000 hazır yiyeceğin içinde aspartam bulunmaktadır. Yaklaşık 4,000 hazır yiyecekte de diğer tatlandırıcılar kullanılmaktadır.

Aspartamın formülü
• Aspartik asit (%40): Sinirsel uyarıcı
• Fenilalanin (%50): Fazla alındığında beyin için zararlı
• Metil alkol(=ispirto) (%10)

Metilalkol, kanserojen formaldehite dönüşür

Aspartamın zararlı olup olmadığına dair yapılan araştırmalar (1,2)

Zararı yok

Zararlı

İlaç firmaların sponsor olduğu araştırmalaBağımsız araştırmalar(92)

%100

                     %8

%92

Fare-aspartam- beyin tümörü

Çalışma fareler 4 haftalık iken başlamış ve 104 hafta sürmüştür. Aspartam firması tarafından yaptırılan bu çalışmanın diğer verileri açıklanmamıştır. FDA bu verilere göre aspartam kansere neden olmuyor sonucunu çıkarmıştır! (3)

Aspartam verilenlerde beyin tümörü Aspartam verilenmeyenlerde beyin tümörü
Erkek

Dişi

7/155 (%4.5)

5/158 (%3.2)

1/59 (%1.7)

0/59 (0 of 59 (%0)

aspartamın kansere yol açmadığı sonucuna ulaşılmıştır (4). Yaklaşık iki yıl süren bu çalışmaların da ayrıntılı verileri ise nedense açıklanmamıştır!!!!!!

Fare-aspartam-lösemi-lenfoma

Ramazzini Kanser Enstitüsü 1600 fare üzerinde yaptıkları araştırmada aspartamın insanların kullandıklarına çok yakın dozlarında lösemi ve lenfomalara neden olduğunu göstermiştir (5).

Bu çalışmada hem fare sayısı çok fazladır hem de çalışma süresi iki değil üç yıldır (normal fare ömrüne yakın).

Aspartam’ın Zararları

Baş ağrısıUnutkanlık

Eklem ağrısı

Bulantı

Uyuşukluk

Kas spazmları

Şişmanlık(!!!)

Döküntü

Migren

DepresyonYorgunluk

Huzursuzluk

Konvülsiyon

Uykusuzluk

Görme kaybı

İşitme kaybı

Çarpıntı

Soluk zorluğu

Korku ataklarıAğzı dolanma

Tat Kaybı

Tinnitus

Baş dönmesi

Parkinson

Mültipl skleroz

Kanser

Kaynaklar

  1. Ishii H, Koshimizu T, Usami S, Fujimoto T. Toxicity of aspartame and its diketopiperazine for Wistar rats by dietary administration for 104 weeks. Toxicology 1981;21:91-94.
  2. FDA (Food and Drug Administration). 1981. Aspartame: com­missioner’s final decision. Fed Reg 46:38285-38308.
  3. Soffritti M, Belpoggi F, Esposti DD, Lambertini L. Aspartame induces lymphomas and leukaemias in rats. Eur J Oncol. 2005; 10 (2):107-16

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz