Prostat hastalıkları erkeklerin önemli sorunlarının başında geliyor. Erişkin erkeklerin yaklaşık %50’sinde prostat büyümesi ya da kanseri var. Otuzlu yaşlarda bu oran %5-10 iken 80 yaşın üzerinde %90’ı geçiyor. Bültenimizin bu sayısında editörümüz Prof. Dr. Ahmet Aydın sorularımıza cevap vererekbeslenme ile prostat hastalıklarının nasıl önlenebileceğini anlatıyor.
Prostat hastalıkları erkeklerin önemli sorunlarının başında geliyor. Bize bunlardan biraz bahseder misiniz?
Evet, prostat hastalıkları gerçekten de çok rastlanılan hastalıkların başında geliyor. Erişkin erkeklerin yaklaşık %50’sinde prostat sorunu var. Otuzlu yaşlarda bu oran %5-10 iken 80 yaşın üzerinde %90’ı geçiyor.
Prostat, üriner sistem’in son kısmına yakın bölümde mesane (idrar kesesi) ve üretra (dış idrar kanalı) arasına yerleşmiş kestane şeklinde ve büyüklüğünde bir organ; ana fonksiyonu sperm canlılığını ve hareketini artırıcı bazı salgılar üretmek.
En çok görülen prostat sorununa selim prostat hiperplazisi (SPH); prostat hipertrofisi ya da prostat büyümesi de deniyor. Hiperplazi hücre sayısının artması demek. Yani bu hastalıkta prostat bezi büyüyor ve mesane çıkışındaki idrar yolunu (üretra) daraltıyor.
İkinci önemli prostat sorunu ise kanser. Prostat kanseri erkekte en çok görülen kanser çeşidi. Genellikle 60 yaşın üzerinde görülüyor, ama son yıllarda daha erken yaşta görülenlerin sayısında bir artış var.
Peki prostat bezi niçin büyüyor?
Yaşlandıkça erkeklik hormonu testosteron azalıyor. Fakat azalmış bile olsa testosteron prostatta yoğunlaşıyor ve dehidrotestosterona dönüşüyor (1); bu en aktif testosteron. Bu dönüşümü sağlayan enzimin adı 5-alfa redüktaz. SPH’de bu enzimin aktivitesi de artıyor ve bu yüzden dehidrotestosteron da artıyor. Zaten 5-alfa redüktaz aktivitesini azaltan ilaçlar ile prostat büyümesi de kontrol altına alınabiliyor (2). Bu arada şunu da söyleyeyim, erkek tipi saç dökülmesinin de temel nedeni dehidrotestosteron artışı.
Testosteron azalması östrojen, progesteron, prolaktin, lüteinizan hormon (LH), FSH (folikül uyarıcı hormon) ve dehidrotestosteronda (DHT) artışa yol açıyor. DHT artışı olunca prostat hücrelerinin sayısı artıyor ve prostat bezi büyüyor. Eğer DHT artmamışsa prostat bezi büyümüyor (3,4).
Ne gibi belirtiler oluyor?
Prostat bezi büyüyünce mesane (idrar kesesi) çıkışındaki idrar yolunu daraltıyor. Başlangıçta fazla bir bulgu vermiyor. Ama darlık ilerledikçe, hasta sık sık idrara çıkmak istiyor, işemek için gece yarısı uyanıyor, fakat fazla işeyemiyor, işeme basıncı düşüyor, bir kısım idrar idrar kesesinde kalıyor, yani kese tam boşalmıyor, bu yüzden idrar yolu enfeksiyonları oluyor. Bazen hasta hiç idrar yapamıyor. Bu durumda ancak idrar sondası takılarak hasta rahatlayabiliyor.
DHT niçin artıyor?
Prostat büyümesi (hipertrofisi) polikistik over sendromunun erkekteki karşılığı. DHT artışının temel nedeni metabolik sendrom ya da diğer adı ile insülin direnci. Anlayacağınız unlu şekerli gıdaları fazla yemeniz, birçok hastalığa neden oluyor; prostat büyümesi ve polikistik over sendromu bunlardan sadece ikisi.
Prostat büyümesinin başka nedenleri de var mı?
Her nedeni bilmiyoruz ama başka nedenler de var: Çinko, selenyum ve bakır eksikliği (5) ile dioksin, benzen gibi toksinler ve kadmiyum, cıva, kurşun gibi ağır metaller de (6) testosteronun DHT’na dönüşümünü artırarak prostat büyümesine ve kanserine yol açabiliyor.
Prostat büyümesi nasıl tedavi ediliyor?
Klasik tedavide yapılanlar standart. Acil durumda, yani hastanın idrar yapamama durumunda sonda kullanılıyor. Kronik tedavide ise başlıca 2 grup ilaç kullanılıyor:
- 5-alfa redüktaz kırıcıları (Proscar®) ile prostat büyümesi ve erkek tipi saç dökülmesini kontrol altına alabiliyor. Ömür boyu kullanılmasının gerekmesi ve pahalı olması en önemli pürüzleri. Yeni bir ilaç olduğu için yan etkileri çok iyi bilinmiyor. Demans yapma ve sperm sayısında azalma yapma olasılığı var. Diyet ile insülin direncinin kırılması ve 5-alfa redüktaz aktivitesinin azaltılması mümkün.
- Alfa adrenerjik kırıcılar: Terasozin (Hytrin®), doksasozin (Cardura®), tamsulosin (Flomax®) ve prazosin (Minipress®) idrar kesesi ve üretra (siyek) kaslarını gevşeterek idrarın kolay çıkmasını sağlıyorlar. Aslında bunlar hipertansiyon ilaçları. Bu ilaçların yan etkileri çok fazla: Nefes darlığı, baş ağrısı, kol ve bacaklarda ağrı, yorgunluk, kabızlık, göz ağrısı, ağız kuruluğu, burun akıntısı, yüz kızarması, tansiyon düşüklüğü, göz kızarması, hazımsızlık, kaşıntı, kramplar, çarpıntı, karıncalanma, empotans, burun kanaması…
Bu ilaçlardan da düzgün bir sonuç alınmazsa hasta ameliyat ediliyor. Fizyolojik bir sorun için anatomik bir çözüm bence çok saçma ama maalesef uygulama böyle. Daha sonra anlatacağım korunma tedbirleri prostat hipertrofisinin tedavisi için de geçerli.
Hazır prostat konusu açılmışken, prostat kanseri hakkında da bilgi verebilir misiniz?
Elbette. Amerika’da her yetişkin altı erkekten biri prostat kanseri ve her yıl bunlara 165.000 kişi katılıyor ve her yıl 35.000 kişi bu kanserden ölüyor. Hastaların çoğu 50 yaşın üzerinde. Ama son yıllarda yaş hızla kırklara, hatta otuzlu yaşlara indi. Aslında prostat kanseri sandığımızdan çok daha fazla. Kanser dışı nedenlerle ölen kişilerin yapılan otopsilerinde 50li yaşlarda %15, 70li yaşlarda %40 ve 80li yaşlarda %50 oranında sessiz kanser saptanmış (7).
Çok enteresan…
Evet, prostat kanserlerinin çok büyük bir bölümü (%99) ölüme yol açmıyor, hastayla beraber mezara kadar sesi sedası çıkmıyor. Hatta bunların çoğunda parmakla yapılan muayenede de bir kitle ele gelmiyor. Bu durum başka nedenlerle ölmüş erkeklerin otopsilerinde gösterilmiş
Bu gizli prostat kanserini gösteren bir test var mı?
Evet, Prostat Spesifik Antijen (PSA) testi bu gizli kanseri gösterebiliyor. Fakat bu testi yaptırmanın bir de handikapı var. Yüzde 99 oranla size hiçbir zararı olmayacak bir hastalığı tespit ediyorsunuz (8). Bu da sizi ve hekiminizi lüzumsuz yere telaşa sevk edebiliyor. Bu yüzden gereksiz ve hayatınızın tehlikeye atan tedavilerin yapılmasına yol açabiliyor.
Prostat kanserinin ne gibi belirtileri var?
Başlangıçta son derece sessiz oluyor prostat kanseri. Daha sonra prostat büyümesine ait idrar şikâyetleri oluyor. Eğer kanser sıçradı ise (metastaz) yorgunluk, bel-kalça ağrısı, kilo kaybı oluyor. Kanser beyin, akciğer, lenf bezi ve kemiklere metastaz yapabiliyor.
Kanser rektumun parmakla muayenesinde ele gelebiliyor. Uzmanlar 40 yaşın üzerindeki her erkeğe yılda en az bir kere böyle bir muayenenin yapılması öneriyor.
Prostat kanseri nasıl tedavi ediliyor?
Kanser sıçramışsa (metastaz) prostat kanseri tedavisi etkisiz kalıyor (9). Rantiyeci Tıp bu nedenle sessiz kalan kanserleri de tedavi ediyor, çoğu kez gereksiz yere. Tabii ki bu tedavilerin hastaya değil tıbbi camiaya faydası oluyor!
Yani yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal.
Evet. Bu durumda en iyisi PSA’sı yüksek ya da parmak muayenesinde ya da ultrasonda prostatı büyük saptanan, ama herhangi bir ciddi sağlık sorunu olmayan hastaları dikkatle izlemek. Sessiz prostat kanseri dediğimiz bu hastaları dikkatle izlemek, tedavi etmekten (prostatı çıkartma, radyoterapi) daha az ölüme yol açıyor.
Ama dikkat edin eğer size sessiz prostat kanseri teşhisi konulmuşsa doktorunuz önünüze çeşitli seçenekler sunabiliyor. Belki de zehrinizi size seçtiriyor. Ya prostatınızı alıyorlar ya da radyasyon veriyorlar. Hâlbuki hiçbir tedavi yönteminin diğerine üstünlüğü yok. En iyisi izleyip görmek. Tabii ki daha sonraki testler kanserin ilerlediğini göstermezse.
Bu arada doğal ilaçlar alabiliyorsunuz ve PSA’nızı izliyorsunuz. PSA’nın (prostat spesifik antijen) normal değerleri mililitrede 4 nanograma kadar; 10ng’ın üzeri kanser lehine kabul ediliyor.
PSA’sı yüksek olanlarda biyopsi yapılacağına AMAS testinin (anti-malignin antibody in serum) yapılması daha iyi. Çünkü biyopsi tümörün organ dışına sıçramasına yol açabiliyor. Bu test ise kanserin varlığını %99 oranında gösteriyor.
Cerrahi hem pahalı hem de idrar kaçırmaya ve penisin dikleşme sorunlarına yol açabiliyor. Hedefe yönelik radyasyon terapisi Intensity Modulated Radiation Therapy (IMRT), hem pahalı hem uzun sürüyor (45-50 kez yapılması gerekiyor), hem de başka kanserlere yol açabiliyor.
Her yıl 1 milyon kişiye biyopsi yapılıyor ve bunların %25’inde hastalık çıkıyor. Geri kalan %75’in üçte birinde test negatif çıkıyor ama bunların üçte birinde daha sonra hastalığın olduğu anlaşılıyor. Yani hiçbir şeyin garantisi yok.
PSA testi yüksek çıkan birçok hastaya da gereksiz yere cerrahi müdahale yapılıyor. Ama bu test sadece prostat bezinin büyüklüğü hakkında bir bilgi veriyor. PSA, prostat büyümesinde, iltihabında ve enfeksiyonunda artabiliyor. Ayrıca ırka ve yaşa bağlı olarak da değişik değerler olabiliyor.
Prostat kanseri taraması yapılanların yapılmayanlara göre iki misli ölme şansı var (10, 11)! Ne trajedi ama?
Birçok kanser türünde D vitamini tedavisinin koruyucu olduğunu duyuyoruz. Bu durum prostat kanseri için de geçerli mi?
Bence evet. Zaten bu konuda epey de çalışma yapılmış. 1990 yılında ilk kez Schwartz ve arkadaşları D vitamini eksikliğinin prostat kanserinde çok önemli bir faktör olduğunu bir hipotez olarak ileri sürmüşler (12). Aynı yazarlar epidemiyolojik bir araştırmada daha fazla güneş ışığı alan kişilerin daha az prostat kanseri olduğunu ve daha az öldüğünü de saptamışlar (13).
1995 Miller ve arkadaşları daha ileri giderek 7 prostat kanseri dizisinde D vitamini reseptörünün olduğunu ve D vitamini tedavisinin bu 7 diziden dördünün üremesini durdurduğunu göstermişler (14). Aslında bu yönde çok sayıda başka yayın var, fakat D vitamini düzeyleri ile prostat kanseri arasında fazla bir ilişki olmadığını gösteren araştırmaların sayısı da az değil (15).
Bu iş biraz karışık olacak okurlarımız için, biraz daha anlatsanız…
Özetle söyleyecek olursak prostat kanseri D vitamini ilişkisini araştıran çalışmaların yarısı D vitamini düşük olanlarda prostat kanseri daha fazla olduğunu söylüyor. Diğer yarısı ise D vitamininin yeterli olup olmamasının bununla bir ilişkisi yok diyor. Kanser uzmanlarının çoğu bu konuda çift kör plasebo kontrollü çalışmaların beklenilmesi gerektiğini söylüyor.
Sizin kanseriniz var, belki de birkaç yıl içinde öleceksiniz, ama uzmanlar beklemenizi söylüyor. Bu gerçekçi bir yaklaşım mı?
Bence değil. İsterseniz meseleyi şu şekilde ortaya koyalım. Uygun dozlarda aldığınız zaman D vitamininin zararı var mı? Hayır yok. D vitamini yetersizliğine sahip olmak iyi bir şey mi? Hayır! D vitamini tedavisi pahalı mı? Hayır, çok ucuz. Üstelik birçok hastalıkta (osteoporoz, raşitizm, kas hastalıkları, enfeksiyon hastalıkları) ve bu arada çok sayıda kanserde faydalı olduğu gösterilmiş. Kitabımızın birçok yerinde bunların örnekleri referansları ile mevcut. Dünyanın yarısından fazlasında, Türkiye kadınlarının da dörtte üçünden fazlasında D vitamini yetersizliği var. Zaten D vitamini zehirlenmesinden korkuluyorsa (ki büyük bir hata yapmadan gerçekleşmez) kan D vitamini seviyelerinin takibi ile en optimal D vitamini takviyesi yapılabilir.
Domates ve brokoli kolon kanserinden koruyor diyorlar, doğru mu?
Bence her ikisinin de koruyucu etkisi var, ama sadece domates, ya da brokoli yemekle kanserden korunamazsanız. Kanser konusunda alınması gereken tedbirleri daha önce anlattık. Domatesteki kanserden koruyucu esas etkene likopen deniliyor (16). Likopen en çok domateste bulunuyor. Biraz da kavunda. Domates piştikçe likopen oranı da artıyor. Uzmanlar her gün 1 domates yenilmesini öneriyorlar. Kışın ise, domatesin yenilmesini pek önermiyoruz. Domates salçası daha iyi bir seçenek.
Brokoliye gelirsek
Evet, brokoli de kansere karşı koruyucu olan azotiyosiyanat içeriyor (17). Bu madde kanser hücrelerini bastıran genleri aktifleştiriyor. Ama bir sebzeyi mucize gibi ortaya sunmak, bana insanları kandırmak gibi geliyor. Evet, brokoli koruyucu da onun yakın akrabası ve bizim daha iyi tanıdığımız karnabahar değil mi? Hatta bana göre tadı brokoliden daha iyi. Diğer taraftan azotiyosiyanatlar lahanagillerde de var; beyaz, kara, kırmızı, Brüksel lahanası, hangisini severseniz.
Kapuska yemek de iyi o zaman?
Evet. Hele de tereyağlı, kırmızıbiberli ve etli olursa!
Bir de zerdeçal ve selenyum var
Evet, zerdeçal birçok hastalıkta olduğu gibi prostat kanserinden de koruyor. Zerdeçal androjen reseptörü ve epidermal büyüme faktörüne ket vurarak kanser hücrelerinin üremesini azaltıyor (18). Zerdeçal enflamatuar nükleer faktör kapa-beta’yı ve kanser hücresini de inhibe ederek (apopitozis) kanser tedavisine yardımcı oluyor.
Selenyumun da prostat kanserine karşı koruyucu olduğu gösterilmiş. 1996’da yayınlanan ve 1300 kişi arasında yapılan ve 7 yıl süren bu araştırmada günde 200mikrogram selenyum alanlarda almayanlara oranla prostat ve diğer kanserlerin %63 azaldığı gösterilmiş (19). Selenyum birçok doğal gıdada özellikle de kabuklu kuru yemişlerde bulunuyor.
Süt gibi kalsiyumdan zengin gıdalar prostat kanserinin korunmasında etkili mi?
Hayır. Hatta uygun süt ya da süt ürünü kullanılmadığında zararlı bile olabiliyor. Mesela Harvard Üniversitesi’nde 47.781 erkek üzerinde yapılan araştırmaya göre 2000mg’dan fazla kalsiyum alanlardaki prostat kanseri oranı, 1500-2000mg kalsiyum alanlardan 2 kat, 500-2000mg’dan az alanlardan ise 4 kat daha fazla imiş (20).
Bu kişilerin en önemli kalsiyum kaynakları ise süt ve süt ürünleri. Yüksek kalsiyum düzeyi D vitamininin aktifleşmesini yani 1,25 OH D’yi olmasını engelliyor. Bu azalma hücre üremesini artırıyor. D vitamini düzeyi düşük olanlarda bu artış fazla, yeterli alanlarda ise az.
New Jersey Üniversitesi’nde yapılan başka bir araştırmada ise aktif D vitaminindeki azalmayı sütteki kalsiyum değil fosfat oranının artmasına bağlıyorlar (21).
Omega-3 dengesi de prostat sağlığında çok önemli değil mi?
Bir omega-6 yağ asidi metaboliti olan araşidonik asit, prostat kanseri hücrelerinin üremesine ve kanserin ilerlemesine yani metastaz yapmasına neden oluyor. Tam tersine omega-3 yağ asidi metabolitleri olan eikosapentaenoik asit (EPA) ve dokosaheksaenoik asit (DHEA) omega-6 yağ asidinin kötü etkilerini inhibe ediyor (22-24). Mısır ve ayçiçeği yağlarının ve margarinin omega-6 yağ asitlerinden zengin olduğunu unutmamak gerekiyor.
Kabak çekirdeği yiyenlerde prostat büyümesi olmuyormuş, doğru mu?
Büyük ölçüde doğru. Yapılan bir hayvan deneyinde 20 gün süre ile testosteron enjekte edilen erkek farelerin bir birinci grubuna kabak çekirdeği yağı, ikinci grubuna ise mısır yağı verilmiş (25). 21. günde hayvanlar öldürülmüş ve mısır yağı alan grupta prostat büyümesi olurken kabak çekirdeği yağı alanda büyüme görülmemiş.
İnsanlarda yapılan çalışmalar yok mu?
Var. Korede yapılmış (26). Prostat büyümesi olan hastalara 320mg/gün kabak çekirdeği yağı verilmiş. Üç ay sonra hastaların şikayetleri büyük ölçüde azalmış. Kabak çekirdeğinin yüksek olan dehidrotestosteron seviyesini düşürdüğü sanılıyor. Kabak çekirdeğinin, arjinin, selenyum, magnezyum gibi besleyicilerden zengin olmasının da bir yararı vardır mutlaka.
Preostata faydalı bir başka bitkisel ilaç da cüce bir palmiye türü olan saw palmetto’nun meyvesinin özü. Hakkında çok sayıda çalışma yapılmış. Bu çalışmalardan otuzunun metaanalizi yapılmış (27). Bu çalışmalara katılan beş binin üzerindeki prostat büyümesi olan hastaya 4-60 hafta süre ile saw palmetto özü (yaklaşık 300-400mg/gün) verilmiş. Hastaların çoğunda prostat şikayetleri büyük ölçüde azalmış
Erkek okurlarımız prostat hastalıklarından korunmak için neler yapmalılar?
Önerilerimi şöyle özetleyebilirim:
- Un ve şeker tüketimini iyice azaltın; öyle ki kan insulin düzeyiniz 5 ünitenin altında olsun.
- Günde en az bir domates ya da karşılığı kadar domates salçası yiyin.
- Karnabahar, brokoli ve her çeşit lahanayı bol bol tüketin.
- Günde bir-iki avuç kabak çekirdeği yiyin.
- Günde en az 1000mg aktif balık yağı (EPA+DEHA) alın, ayçiceği, mısır, margarin gibi omega-6’dan zengin yağları diyetten çıkartın.
- Kan D vitamininizi 40-120ng/mL arasında tutun.
- Selenyum ve E vitamininden zengin olan kabuklu kuruyemişleri yiyin.
- Yeşillikler yüksek magnezyum ve K vitamini oranları ile prostat sağlığınıza faydalı olur.
- Günde en az yarım saat yürüyün, egzersiz yapın.
KAYNAKLAR
- Zhang Y, Ye l, Ding Q et Al. [Measurement of T and DHT contents in normal and diseased human prostate tissues] Zhonghua Wai Ke Za Zhi. 2000;38(7):545-7.
- Steers WD. 5alpha-reductase activity in the prostate. Urology. 2001;58(6 Suppl 1):17-24; discussion 24. Review
- Bonkhoff H, Fixemer T, Hunsicker I, Remberger K. Progesterone receptor expression in human prostate cancer: correlation with tumor progression. Prostate. 2001;48(4):285-91.
- Bonkhoff H, Fixemer T, Hunsicker I, Remberger K. Estrogen receptor expression in prostate cancer and premalignant prostatic lesions. Am J Pathol. 1999;155(2):641-7.
- Bedwal RS, Bahuguna A. Zinc, copper and selenium in reproduction. Experientia. 1994 Jul 15;50(7):626-40.
- Nakamura K, Yasunaga Y, Ko D, Xu LL, Moul JW, Peehl DM, Srivastava S, Rhim JS. Cadmium-induced neoplastic transformation of human prostate epithelial cells. Int J Oncol. 2002;20(3):543-7.
- Skerrett PJ. Screening for Prostate Cancer. Technology Review, 1994; 8-9: 16-17
- Baran GW, Golin AL, Bergsma CJ, Stone TE, Wilson PR, Reichardt BA, Lobert PF, Locke CS. Biological Aggressiveness of Palpable and Nonpalpable Prostate Cancer: Assessment with Endosonography.” Radiology 1991; 178; 201-206.
- Catalona, WJ. Management of Cancer of the Prostate. NEJM 1994; 331(15): 996-1003).
- www.examiner.com/x-14041-Charlotte-Health-and-Happiness-Examiner~y2009m6d29-Prostate-cancer-test-value-not-proven-says-report
- www.cancer.gov/cancertopics/factsheet/detection/PSA
- Schwartz GG, Hulka BS. Is vitamin D deficiency a risk factor for prostate cancer?(Hypothesis). Anticancer Res. 1990;10(5A):1307–11.
- Hanchette CL, Schwartz GG. Geographic patterns of prostate cancer mortality. Evidence for a protective effect of ultraviolet radiation. Cancer. 1992;70(12):2861–9.
- Miller GJ, Stapleton GE, Hedlund TE, Moffat KA. Vitamin D receptor expression, 24-hydroxylase activity, and inhibition of growth by 1alpha,25-dihydroxyvitamin D3 in seven human prostatic carcinoma cell lines. Clin Cancer Res. 1995;1(9):997–1003.
- Gandini S, Boniol M, Haukka J, Byrnes G, Cox B, Sneyd MJ, Mullie P, Autier P. Meta-analysis of observational studies of serum 25-hydroxyvitamin D levels and colorectal, breast and prostate cancer and colorectal adenoma. Int J Cancer. 2010 May 6. [Epub ahead of print]
- Miller EC, Giovannucci E, Erdman JW Jr, Bahnson R, Schwartz SJ, Clinton SK. Tomato products, lycopene, and prostate cancer risk. Urol Clin North Am. 2002;29(1):83-93.
- Clarke JD, Dashwood RH, Ho E.Multi-targeted prevention of cancer by sulforaphane. Cancer Lett. 2008 Oct 8;269(2):291-304.
- Teiten MH, Gaascht F, Eifes S, Dicato M, Diederich M. Chemopreventive potential of curcumin in prostate cancer. Genes Nutr. 2010;5(1):61-74.
- Clark LC. The epidemiology of selenium and cancer. Fed Proc 1985; 44:2584-2590.
- Rodriguez C, McCullough ML, Mondul AM, Jacobs EJ, Fakhrabadi-Shokoohi D, Giovannucci EL, Thun MJ, Calle EE. Calcium, dairy products, and risk of prostate cancer in a prospective cohort of United States men. Cancer Epidemiol Biomarkers Prev. 2003;12(7):597-603.
- Newmark HL, Heaney RP. Dairy products and prostate cancer risk.Nutr Cancer. 2010;62(3):297-9.
- Brown MD, Hart CA, Gazi E, Bagley S, Clarke NW.. Promotion of prostatic metastatic migration towards human bone marrow stoma by Omega 6 and its inhibition by Omega 3 PUFAs. British Journal of Cancer 2006; 94: 842-853.
- Aronson WJ, Glaspy JA, Reddy ST, Reese D, Heber D, Bagga D. Modulation of omega-3/omega-6 polyunsaturated ratios with dietary fish oils in men with prostate cancer. Urology. 2001 Aug;58(2):283-8.
- Terry P, Lichtenstein P, Feychting M, Ahlbom A, Wolk A. Fatty fish consumption and risk of prostate cancer. Lancet. 2001;357(9270):1764-6.
- Gossell-Williams M, Davis A, O’Connor N. Inhibition of testosterone-induced hyperplasia of the prostate of sprague-dawley rats by pumpkin seed oil. J Med Food. 2006;9(2):284-6.
- Hong H, Kim CS, Maeng S. Effects of pumpkin seed oil and saw palmetto oil in Korean men with symptomatic benign prostatic hyperplasia. Nutr Res Pract. 2009;3(4):323-7.
- Tacklind J, MacDonald R, Rutks I, Wilt TJ. Serenoa repens for benign prostatic hyperplasia. Cochrane Database Syst Rev. 2009;(2):CD001423.