İlaç tezgâhtarları

0
823

Hekimleri yazdıkları ilaç miktarına göre gruplara ayıran firmalar var. Hekim reçetelerini ve ilaçlarının satışını eczane kayıtlarından izliyorlar; Az ilaç yazan hekimlere özel stratejiler uyguluyorlar.

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, Halk Sağlığı Anabilim Bilim Dalı öğretim üyelerinden Prof. Dr. Zafer Öztek’in 27 Ağustos 2005 Cumhuriyet Bilim-Teknik’te yazdığı bu önemli yazıyı mutlaka okuyun.

Ünlü Yunanlı hekim Hipokrat “hekimlerin işlevi, hastalar kendi kendilerine iyileşinceye kadar onları oyalamaktır” demiş.

Elbette, Hipokrat’ın bu yaklaşımı modern hekimliğin işlevini açıklamıyor. Fakat, doğru olduğu durumlar da var. Buna tıpta “palyatif tedavi” denilir. Yani, hastanın yakınmalarını azaltarak ya da dindirerek, onu kendi haline bırakmak ve iyileşmesini beklemek. Çünkü, organizma, tam olarak bilmediğimiz bir çok mekanizma ile hastalıklara karşı kendisini korumaya ve onarmaya çalışır; çoğu zaman da başarılı olur. Bu durumlarda hekimlere fazlaca bir iş düşmez.

Fakat, hastalıkların tedavilerinde hekimlerin müdahalesini gerektiren, hatta, bu müdahaleler yapılmazsa hastanın ölümüne kadar varacak sonuçları olan hastalıklar da vardır.

Apandisit olmuş bir hastayı ameliyat etmezseniz, yaşamı tehlikede demektir. Menenjit olmuş bir kişiyi ilaçla tedavi etmezseniz ya ölür ya da sakat kalabilir. Uzağı göremeyen bir kişiye gözlük vermezseniz, yaşamı boyunca uzağı göremez.

Tıp hızla gelişiyor; gün geçmiyor ki yeni bir tedavi yöntemi ya da ilaç bulunmamış olsun. Hipokrattan bu yana, o kadar hastalığın nedeni ve tedavisi bulundu ki, Hipokrat bugün yaşasaydı kesinlikle aynı şekilde düşünmezdi. Günümüzde, ilaç kullanımı günlük yaşamımıza girdi. Yaşamının bir döneminde ilaç kullanmayan kişi yok nedenecek kadar az.

İLACIN TEMEL GERÇEĞİ

Öte yandan, bir gerçeği de bilmek gerekiyor:
Her ilaç vücut için yabancı bir kimyasal maddedir ve her yabancı kimyasal madde gibi vücuda zarar verebilir. İlaçlar iki tarafı keskin bıçaklardır. Uygun ilaç, uygun kişide, uygun dozda ve uygun süre kullanılmazsa yarar getirmez, aksine zarar verebilir. Bu zarar hastanın kendisine olabileceği gibi topluma da olabilir.

Örneğin, mikrobik hastalıkları uygun olmayan antibiyotiklerle tedavi etmeye kalkarsanız, ilaçlara dirençli mikroplar gelişir ve bu da toplumdaki diğer bireylerin aleyhine olur, o hastalığın tedavisi şansı ortadan kalkar.

Doktorun iyisi, ya hiç ilaç kullanmadan ya da mümkün olduğu kadar az ilaç kullanarak hastasını tedavi edendir.

Fakat, gerçek böyle değil. Çünkü, ilaç üreten firmaların temel kaygısı ürettikleri ilacın satılması. Onlar için ilaç satışı ile ayakkabı satışı arasında bir fark yok. İlaç firmaları ticaret yapıyor ve ticaretin kurallarını uyguluyorlar. Ama, bir zorlukla karşı karşıyalar: İlacı doğrudan tüketiciye pazarlayamıyorlar. İlacın satılabilmesi için bir aracıya, yani hekimlere muhtaçlar.

O nedenle hekimleri, reçetelerinde daha fazla ilaç yazmaya, kendi ilaçlarını yazmaya teşvik etmeye çalışıyorlar. Kendi ilaçlarının rakip firmaların ilacından daha etkili olduğunu kanıtlamaya çabalıyorlar. Bunu sağlamak için birçok yöntem kullanıyorlar.

HEKİMLERİ ZİYARET

İlacın tanıtımı adı altında her hekimi ziyaret ediyor, onlara türlü küçük hediyeler sunuyorlar, kongrelere katılmalarına yardımcı oluyorlar, kongreleri finanse ediyorlar, hatta bu toplantıları bir karnavala dönüştürüyorlar, sanatçıları getirip konserler verdiriyorlar, sinema gösterileri, tiyatrolar, yarışmalar düzenliyorlar, pahalı gala yemekleri, resepsiyonlar veriyorlar, akla gelmedik çeşitli ve pahalı hediyeler ikram ediyorlar. Bazı kritik mevkideki yöneticileri yurt dışındaki toplantılara gönderiyor, gezdiyor ve ağırlıyorlar.

Hekimleri yazdıkları ilaç miktarına göre gruplara ayıran firmalar var. Hekim reçetelerini ve ilaçlarının satışını eczane kayıtlarından izliyorlar; az ilaç yazan hekimlere özel stratejiler uyguluyorlar, onları daha sık ziyaret edip beyin yıkama çalışmaları yapıyorlar, vaatlerde bulunuyorlar, ilaçlarını daha fazla yazdıkları takdirde ne türlü hediyelere ya da başka avantajlara sahip olacaklarını anlatıyorlar. Bütün amaç, daha fazla ilaç yazılması ve satılması.

HEKİMLİK DEĞİL TEZGÂHTARLIK

Bunun adına hekimlik denilemez, dense dense, tezgâhtarlık denilir..
Hekimlerin bu tuzağa aracı olmamaları meslek ahlaklarının gereğidir. Fakat, firmaların baskıları o kadar fazla ve etkilidir ki, iyi niyetle bile olsa bu tuzağa düşen hekimler olabilir. Bunu önlemede Sağlık Bakanlığı’na, Türk Tabipleri Birliği’ne ve Türk Eczacılar Birliği’ne görevler düşmektedir.

Hekimlerin sürekli eğitimleri ilaç firmalarına bırakılmamalıdır; Kongrelerin ilaç firmaları tarafından desteklenmesine kurallar getirilmelidir; İlaç firmaları ile hekimler arasındaki ilişkileri belirleyen yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Bunlar yapılamazsa, hem hekimlik mesleği hem de toplum zarar görmeye devam edecektir.

Prof. Dr. Zafer Öztek
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi
Halk Sağlığı AD.
zoztek@hotmail.com

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz