Bildiğiniz gibi yaklaşık 10 yıldır Türkiye’de ‘Taş devri diyeti’nin öncülüğünü yapmaktayız. Başlangıçta aykırı fikirleri ile birçok kişiye ters geldi. Önce hafife aldılar, daha sonra da şiddetle karşı çıktılar. Ama zaman içinde taraftarları arttı. Canan Hoca’mızın Karatay diyeti kitabı ile konu daha da güncelleşti. NTV yayınlarından çıkan ‘İlk İnsan Diyeti’ de bu kitaplardan biri. Kitap özellikle taş devri diyetinin felsefesini çok iyi anlatıyor. İzleyenlerimize okumalarını hararetle tavsiye ederiz.
İktisat doktorası sahibi Vany, California Üniversitesi Matematiksel Davranış bilimleri Enstitüsü’nde çalışan bir akademisyen. Ancak küçük oğlunda 1. Tip şeker çıkınca ilgi alanı da hayatı da değişmiş. Doktorlarla tedavi konusunda tartışacak kadar okuduktan sonra kafayı beslenme konusuna takmış. Eşi ve çocuğuyla ilgili hastalığın kaynaklarını derinlemesine inceleyince ilginç bir sonuca ulaşmış. Çünkü onların beslenme tarzı hastalıktan korunmaya çalışan ailesinin beslenme tarzına çarpıcı ölçüde benziyordu. Vany, bu noktadan sonra evrim ve ilk insanların beslenme alışkanlıklarına eğilmiş. Ve araştırmalar sonunda kitaba dönüşmüş.
NTV Yayınları’ndan çıkan ‘ İlk İnsan Diyeti ‘ “İnsan evrimini anlamak daha sağlıklı ve mutlu olmak için bir önemli yol sunuyor.” Bu sözler Arthur de Vany ’e ait; İlk İnsan Diyeti isimli kitabın yazarına… De Vany’nin amacı, 40 bin yıl önceki hayatı temel alıp kilo, diyet ve sağlık konusunda rehberlik etmek.
Vany’nin iddiasına göre atalarımız gibi beslenirsek daha sağlıklı ve ideal bir vücuda sahip olabiliriz; çünkü o zamandan bu yana bedenlerimizde fazla değişiklik olmadı.
Atalarımız uzun boylu, kaslı ve incecikti. Yiyecekleri genellikle kıttı. Egzersizleri, ağır çalışmanın yanı sıra ‘ya kaç ya dövüş’ acil durumlarından oluşuyordu. Sağlıklıydılar ama yaşamları bizden kısaydı. Çünkü hastalık, bebek ölümü, yırtıcı hayvanlar ve kazalar çok daha fazlaydı.
Eskiden yiyecek çok az, hayat çok hareketliydi. bu yüzden bulabildiğimiz her şeyi yememiz ve olabildiğince az enerji harcamamız gerekiyordu. 40.000 yıl önce bulduğu her şeyi yemeyen bir insanın yaşama şansı yoktu, çünkü atalarımız her an açlıkla burun burunaydı. ayrıca olabildiğince az hareket etmeye çalışıyorlardı, çünkü gereğinden fazla kalori yakarlarsa hayatları tehlikeye giriyordu. kimi zaman çok az yiyecek buluyor, kimi zaman da bolluk içinde yüzüyorlardı.
Hareket etmenin bir zorunluluk, yiyeceklerin ise kıt olduğu dönemde sadece güçlüler hayatta kalabiliyordu. O zamandan bu yana DNA’mız çok az değişti ama ifadesini bulduğu ortamın kökten değiştiğine şüphe yok. Spor salonlarında egzersiz yapmadığımız, yemeklerimizi kutulardan yemediğimiz günde 10 saat boyunca oturmadığımız bir dünyada var olmak üzere tasarlanmış vücutlarımız ve hayatlarımız çok daha farklı eziyetler çekiyor.
Aşırı şekerli mısır şurupları, işlenmiş karbonhidratlar ve ofislerde harcanan saatlerden önce atalarımızın hayatta kalmak için ihtiyaç duyduğu yakıtlar otla beslenen hayvanların etleri, yaban hayatta avlanan balıklar ve taze sebze-meyvelerdi.
Vany’nin kitap boyunca savunduğu tekniğin özeti şöyle:
-Yiyeceklerin tadını çıkarın ve kalori saymaya ya da sınırlamaya kalkmayın
-Aşırı aç kalmayın ama zaman zaman, kısa süreler için yemeye ara verin.
-Daha fazla değil daha az spor yapın, ama sporun yoğunluğunu arttırın ve oyuna çevirin.