Kolesterol: Eskimiş Bir Şehir Efsanesi

0
1124

Emre Konuk, kolesterol konusundaki güncel yaklaşımları, ‘şehir efsaneleri’ olarak gördüğünü yaklaşık 4-5 yazılık bir dizi halinde son derece akıcı ve eğlenceli bir şekilde Sabah gazetesinde yazmış. Yazı dizisinden önce bültenimiz yazarlarından, yazdığı kolesterol yazı ve kitaplarından tanıdığınız Mevlut Durmuş’un bir giriş yazısı da var.

KOLESTEROL: ESKİMİŞ BİR ŞEHİR EFSANESİ

Akıl önüne çıkan bir yolda dümdüz
gitmek değil, bazen gittiği yolun doğru
olup olmadığını da sorgulamayı
gerektirir.

Kolesterol ve Akıl Oyunları kitabından…

KOLESTEROL: ESKİMİŞ BİR ŞEHİR EFSANESİ

Kim ne derse desin, ne kadar direnirse dirensin artık taşlar yerinden oynadı. Sadece bu durumu kavrayabilmek için başkalarının aklını değil, kendi aklınızı kullanmak zorundasınız[1]. Özellikle kolesterol konusunda sağda solda sık sık atıp tutan, mangalda kül bırakmayan araştırmacılar yeni ortaya çıkan kolesterol görüşleri, kolesterol tartışmaları içerisindeki konumlarını belirlemek sahip oldukları düşünceleri yeniden gözden geçirmek zorundalar.

Çünkü kolesterol konusunda değişim kaçınılmaz… Önemli olan sizin bu değişim sürecinin neresinde olduğunuzdur!

Bilimin kalıplaşmış düşüncelerinden kopamayanlar, bilimi bilimsel tutuculuk olarak görenler, güncel kolesterol tartışmaları konusunda kendilerini yenilemeyenler için farklı düşünceler her zaman ciddi sorundur. Eski bilgi sürekli değişime direnir, yeni görüşleri bilimsel bir tartışma olarak kabul etmek istemezler. Bu nedenle yeni konular hiç tartışılmaz, tartıştırılmaz ve yok sayılırlar. Bilime en çok zararı bilimsel tartışmalar, yanlışlar veya bilimsel yanılgılar değil bu anlamsız bakış açısı zarar verir.

Oysa çözüm kolay.

Her hangi bilimsel bir konunun karşısında olanlar ya direnecekler, ya kabul edecekler ya da kendi eleştirilerini ortaya koyacaklardır; böylesine kaotik ortamlardan kurtulabilmenin başka bir yolu maalesef yok…

Bilim tartışmaktan ve konuşmaktan korkmamalıdır!

Bizim düşüncelerimize göre çok daha da önemlisi, tıp kitaplarımızda yer alan kolesterol yüksekliği ve kolesterol yüksekliğinin nedenlerini açıklamaya çalışan saçma sapan düşüncelerin artık yeniden yazılma zamanı çoktan gelmiştir. Ancak bu şekilde yeni yetişen geleceğimizin ve çocuklarımızın doktorları yanlış ve sorgulamadan kabul edilen ‘kolesterol’ bilgilerinden kurtulmuş olur.

Bu sene kolesterol konusunu okuyacak öğrenciler, geleceğimizin tıp doktorları kitaplarımızdaki ‘kolesterol ve hastalıklar’ konusunu daha dikkatli dinlemeliler, bu konuları ve sorunları akademik anlamda hocalarıyla mutlaka tartışmalılar.

Özellikle tıp ve tıbbi araştırmaların içinde olanlar, bilimsel gelişmelere ve değişimlere her zaman hazır olmalılar. Bilgi felsefesi ve bilim, sadece bilgi edinme konusu değildir, her türlü bilgi mutlaka zaman içinde ‘değişim faktörünü’ de kendi bünyesinde içerir. Tıp bilimlerinin temeli hiç bir zaman ön yargılara, peşin varsayımlara dayanmaz. Tam tersine ön yargılı oluşturulmasına karşıdır. İnsanlar ve araştırmacılar kendilerinin temel bilgilerinden ne kadar emin olurlarsa olsunlar, söz konusu bilgilerde bazı değişimler olabileceğini de sürekli hatırlamak, yeni bilgi ve görüşlere karşı sürekli hazırlıklı olmak zorundadır.

Unutulmaması gereken önemli nokta, yıllardır kafamıza acımasızca kazınan saçma kolesterol düşüncelerinin atılması her şeye rağmen çok uzun yıllar alacaktır. Sinemalara, tiyatrolara, çizgi filmlere kadar sıçramış kolesterol konusundaki yanlış şehir efsanelerinden kurtulmasının teorik zorluklarını düşünüyor, gerçekten işin içinden çıkamıyor, dahası bazen ben de gülüyorum. Sigaranın yasak olmadığı dönemlerde çevrilmiş filmlerde, sigara içen artistin sigarasını göstermemek için yapılan karartma, beyazlatma, X koyma oyunları çok yakında ‘kolesterol’ için de farklı şekillerde bu filmler için uygulanabilir! Şaka bir tarafa kaçınılmaz olarak, kolesterol konusundaki bizce yanlış bilgilerin değiştirilmesi için mutlaka bir yerlerden mutlaka başlaması gerekiyor.

Fakat kolesterol yalanlarının düzeltilmesine nereden başlamalı? Düzeltilmesi gereken o kadar çok nokta var ki!…

Keşke kolesterol yalanları, öncelikle bütün üniversitelerin akademik tartışma ortamına girebilse! Sahi unutmadan her üniversitenin ‘bilim kurulu’ mutlaka var, keşke birileri çıkıp ‘…yok kardeşim siz saçmalıyorsunuz, iddialarınız tümüyle yanlış. Kolesterol bizim üniversite bilim kurulumuza göre suçlu’ diyebilse…

Fakat kişisel olarak bilim kurullarının, her hangi bir bilim konusunu doğrudan tartıştıklarını ben hiç görmedim! Biz kendi tecrübelerimize bakarak bunun mümkün olamayacağını düşünüyoruz…

Üzücü olan nokta şu; kolesterol hakkında ortaya atılan eski, klasik ve yanlış düşünceler hala bazı ‘akademik çevreler ve doktorlarca’ korunmaya çalışılıyor! Akademik çevreler ve bazı doktorların ‘kolesterol zararlı’ düşüncesindeki bizce anlamsız ve hiçbir sonuç vermeyecek. Fakat daha uzun yıllar ‘klasik kolesterol görüşlerindeki’ ısrarı devam edecek gibi görünüyor. Söz konusu kolesterol şovenliği ilerleyen zamanda akademisyenlere, doktorlara, bilim adamlarına bir şekilde zarar verecektir, günümüz çoğu araştırmacılarının şimdi göremediği, bizim üzüldüğümüz nokta bu…

Sonuç olarak ‘kolesterol’ konusuyla az veya çok ilgili olduğunu düşünen her birey, sürekli bilgilerini gözden geçirmeli, bilgilerini mutlaka yenilemelidir. Özellikle günümüzde oldukça komik duruma (?) düşen kolesterol teorisinin eksiklikleri ve yanlışlarını ‘doktorlar ve akademisyenler’ kendileri bizzat ortaya koyabilmeli ve tartışabilmelidir. Oysa bizde tartışma kültürünün çok fazla gelişmediğini, genellikle tartışmaların kavgayla ve hakaretlerle sonuçlandığını her birey bilir. Tartışmaları düşünenler değil, en çok bağıranlar kazanmış gibi görünürler!

Kolesterol konusuyla birinci derecede ilişkili ilaç şirketlerinin de desteği ile ortaya çıkan akademik dünyadaki bu aşırı direnç, insanların kendi doktorlarına güvenlerini az ve çok, ama mutlaka etkileyecek, aykırı sesler günden güne artacak ve zaman içinde katlanarak çoğalacaktır.

Kolesterol konusundaki insanlardaki bilgi yenilenmesi, istisnaları olmakla birlikte genel anlamda tavandan değil, tabandan gerçekleşecektir… Kısaca ortaya çıkan akademik ve mesleki direnç nedeniyle, insanlar bu konudaki tartışmaları, akademisyenler ve doktorlardan önce kavradıklarında, insanlar (!) kendi yumurta ve yağlı et yeme deneylerinde kolesterolün masum olduğunu gördüklerinde çeşitli sorunlar ortaya çıkacaktır.

Aykırı sesler, monoton ve monolog sesler kadar kötü değildir! İnsanlarda zorla ortaya çıkarılan kolesterol korkusu, artık monolog bir söylem olmaktan çoktan çıkmıştır. Aykırı sesler çalışan, aykırı düşünen ve akıl oyunları oynayan beyinlerden çıkar! Bunların içinde ne kadar çok akademisyen, ne kadar çok doktor olursa vatandaşların tıp bilimine güveni o kadar iyi olur.

Nitekim, yerleşik kolesterol düşüncelerine karşı sıra dışı görüşler, Prof. Dr Ahmet Aydın gibi düşünen aydınlarımızın katkılarıyla, bizim ülkemizde de son zamanlarda çoğaldı ve kendini aynı düşünce içinde kalarak farklılaştırdı ve geliştirdi. İnsanlar arasında azımsanmayacak boyutlarda araştırmacı, doktor, yazar ve düşünür artık kolesterol gerçeğini bütün çıplaklığı ile görüyor, yazıyor ve söylüyorlar.

Bazıları hariç!

Konunun ve bu güncel tartışmaların önemini görmeyenler, görmek istemeyenlere söyleyeceğimiz hiçbir şey yok!…

Bu konuda son olarak okuduğum, sayın Emre Konuk, kolesterol konusundaki güncel yaklaşımları, ‘şehir efsaneleri’ olarak gördüğünü yaklaşık 4-5 haftadır sürekli bir dizi halinde son derece akıcı ve eğlenceli bir şekilde yazıyor, okuyucularına anlatmaya çalışıyor. Shane Ellison, Uffe Ranskov gibi günümüz kolesterol düşüncelerini eleştiren yurtdışındaki araştırmacıların düşüncelerini Emre Konuk daha derli toplu, biraz nüktedan bir şekilde uzun bir yazı dizisiyle tümüyle özetledi[2].

Elbette bizlerde yüksek kolesterol konusunda değerli araştırmacılarımızdan çok farklı düşünmüyoruz. Dahası bizler Türkiye’de farklı, ‘kolesterol masumdur’ düşüncesinden bir adım daha ileriye gidip, kolesterolün neden ve nasıl masum olabileceğini, kolesterolün neden yüksek olmak zorunda olduğunu da matematiksel ve mantıksal olarak araştırmacılara gücümüz yettiğince, dilimiz döndüğünce açıklamaya çalışıyoruz. Çünkü bu durum sözü geçen yurt dışı kaynaklı araştırmacılarımızda bize göre biraz eksik kalmış çok önemli noktaları oluşturuyor.

Kolesterol ve kolesterol yüksekliği elbette masum olabilir, fakat kolesterolün neden ve nasıl masum olabildiği, neden kolesterolün bazen yükselmek zorunda kaldığının ‘matematiksel olarak’ açıklanması sanırım bize kaldı.

Çoğu okuyucumuzun bildiği gibi, ‘Kolesterol ve Akıl Oyunları’ kitabıyla karanlıkta kalan bazı noktalar ve bizim mesajımız oldukça açık ve net bir şekilde verildi. Biz kolesterol yüksekliğinin karaciğer metabolizmasına ait bir sonuç olduğu, karaciğer organında partikül (ve kolesterol) yıkımıyla ilgili bir hatayı doğrudan gösterdiğini söylüyoruz. Karaciğer hücrelerinin lipit (ve kolesterol) taşıyan parçacıklarının, karaciğer tarafından kana verildikten sonra, tekrar geri dönemediği için kanda kolesterolün bazen yükselebildiğini (göreceli) açık bir şekilde söylüyoruz.
Unutmayın, karaciğerin fazla kolesterol ürettiği koca bir yalandır. Karaciğer tarafından salgılanan lipit ve kolesterol taşıyan çeşitli parçacıklar, tekrar karaciğere dönemediği zaman kanda tek parametredeki kolesterol yüksekliği (göreceli) ortaya çıkar ve bu durum matematiksel olarak kaçınılmaz ve zorunludur.

Sözü fazla uzatmayalım!

Bizim Türkiye’li sıradan bir biyolog olarak düşüncelerimizdeki farklı noktaları[3] da unutmadan sizleri Emre Konuk’un samimi, eğlenceli anlatımıyla baş başa bırakıyor ve kolesterol konusunun artık bir şehir efsanesi olarak anıldığını tekrar tekrar vurgulamak istiyorum…

Mevlüt Durmuş, Biyolog, 14 Eylül 2009

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz